Mehmet Akif Ersoy krizi TRT'yi nasıl vurdu?

Medyaradar'ın gizemli yazarı Keskin Kalem yine medya dünyasında ses getirecek bir yazıya imza attı.

İki yiğit çıkmış meydaneeee…
İkisi de birbirinden merdane…
Altta kaldım diye üzülme…
Üste çıktım diye sevinme…
Vur sarmayı kündeden at!!!

Sırdaşlarım, yoldaşlarım, felaket arkadaşlarım.
Uzun süredir iki medya grubunda yaşanan ve adeta kan davası boyutuna gelen vakaları yazıyordum.
Zaten alanı daralmış, nefes alamaz hale gelen muhalif medya, bir de patronlar arası ego savaşına sahne oluyor.
Halk TV ve Sözcü TV’den bahsediyorum elbette.

Bir grup gazeteci de, bir patrona kızdığında, soluğu diğer patronun şefkatli kollarında buluyor.
Burak Akbay ve Cafer Mahiroğlu arasındaki bu mücadele uzun süredir devam ediyor.
Aslında ediyordu.
-Di’li geçmiş zaman kullandım çünkü ikili aslında bir sulh anlaşması imzalamıştı.

İBB kaynaklarını ve gazetecileri paylaşamayan patronlar, çatışmaya bir süreliğine ara vermişti.
Ateşkes koşullarıysa birbirinin elemanlarını almama ve Halk TV'nin Nefes gazetesinin reklamını yayınlamaması, bunun yerine Burak Akbay'ın yüklü ödemeleriyle Sözcü Grubu'nun çıkardığı Korkusuz'un reklamlarının yayınlanması ve Ekrem İmamoğlu tekelinin Halk TV’de olmasıydı.
Ancak ateşkes, İmamoğlu’nun önce eşinin sonra da kendisinin Sözcü TV’den İpek Özbey’e verdikleri röportajla bitti.
Savaş tamtamları yeniden çalmaya başladı yoldaşlarım.
Zira medya kulislerinde konuşulanlara göre, Dilek İmamoğlu’nun Sözcü TV’ye çıkmasına çok bozulmuş Mahiroğlu…

Ve sonunda lk kurşun sıkılmış.
Medya aleminin en afili web sitesi Medyaradar’ın özel haberine göre Ağustos 2024’ten bu yana Sözcü’nün internet sitesinin Genel Yayın Yönetmenliği görevini üstlenen deneyimli gazeteci Ercüment İşleyen, Halk TV ile anlaşmış.
Henüz resmen duyurulmadı amma vaziyet bu.
Keskin kulaklarıma gelen bilgilere göre, İşleyen geçen hafta Londra’ya gitmiş ve patron Mahiroğlu’yla görüşmüş…
Ve el sıkışmış.

İşleyen’in bu hamlesinin altında yatan nedense Yılmaz Özdil rahatsızlığı
Sözcü medya grubunun fiili olarak dümenine geçen Özdil, Yücel Arı’yı koordinatör olarak atamış.
İşleyen’se bu atamadan rahatsız olmuş.

Bu transfer Mahiroğlu’nun tek hamlesi değil.
İddiaya göre, Mahiroğlu ayrıca Akbay ailesinin kara kutusunu da bünyesine katıyor.
Bu isim Asım Akgül…
Akgül yıllarca Akbay ailesinin Sözcü’de finans işlerine bakıyordu ancak aileyle yollarını ayırmıştı.

Mahiroğlu, Sözcü ve Korkusuz gazetelerine bir rakip çıkarmakta da ısrarcı.
Medya grubunun sadece beyaz ekran değil, yazılı basında da güçlü olması gerektiğini bir süredir yakın çevresine aktarıyormuş.
Gazete Halk projesi tüm hızıyla devrede anlayacağınız.
Başına ise Sözcü'nün kurucu Genel Yayın Yönetmeni Metin Yılmaz ve ekibi geçecek.
Tüm bu hamlelere karşı Akbay’ın misillemesi ne olacak?
Sizler için takipteyim sırdaşlarım.

TRT DİZİLERİNE ERSOY İNCELEMESİ

Felaket arkadaşlarım, medya dünyamızda öyle bir lağım patladı ki, tüm Türkiye bu skandallar zincirini konuşuyor.
Daha da konuşacağız, öyle görünüyor.
Ve eminim ki bu kriz, sektörümüzde pek çok taşı yerinden oynatacak.
Artçı depremler pek çok kuruluşu vuracak.

Keskin radarıma takılan bilgilere göre, Ersoy krizinin vurduğu yerlerden biri TRT.
Nedeniyse baba Nadir Ersoy’un rol aldığı diziler.

Malum, adı skandallarla anılan Mehmet Akif Ersoy, kariyerine TRT’de başlamış, uzun yıllar Arapça servisinde görev almış, Kahire temsilciliği yapmıştı.
Ersoy’un TRT’den İran bağlantısı nedeniyle kovulduğu da belli çevreler tarafından bilinirdi.
Ersoy’un kariyerinin kalanı, herkesin malumu.
Burada en az onun kadar ilginç olan bir diğer karakterse, babası Nadir Ersoy.
Sıkı bir ‘’İran İslam devrimi’’ destekçisi olan Ersoy, oğlunun kariyerinin hızlı yükselişine paralel olarak, bir zamanlar oğlunun İrancı diye gönderildiği TRT’ye girmiş!

90’larda İran tandanslı Selam gazetesinin yazarlığını yapan baba Ersoy, gazeteci olarak değil ama bilin bakalım ne olarak TRT’nin kapılarından geçmiş: OYUNCU OLARAK!

Tiyatroculuk geçmişi de olan baba Ersoy, 2025 yapımı Kudüs Fatihi: Selahaddin Eyyubi adlı tarihi dizide Agah Efendi karakteriyle izleyici karşısına çıkmış.
Bunun yanı sıra Aziz Mahmud Hüdayi: Aşkın Yolculuğu adlı mini dizide rol almış.
Baba Ersoy ayrıca TRT yapımı olmayan başka dizilerde de irili ufaklı rollerle izleyicinin karşısına çıkmış.
Bunlardan biri ATV’de yayınlanan Kuruluş Osman.

Velhasıl kelam, daha önce verdiği Gazze röportajlarında hükümeti eveleyip gevelemekle suçlayan, oğlunu Hz. Yusuf’a benzeten Ersoy’un devlet televizyonunda yeşeren oyunculuk kariyeri, Ankara’da büyük rahatsızlık yaratmış.
Baba Ersoy’un hangi yapım şirketleri ve bağlantılar üzerinden, adeta TRT’ye sızma yaptığı mercek altında.
Sosyal medyada da TRT Genel Müdürü Zahid Sobacı’ya eleştiri yönelten isimler var.
Bakalım TRT yönetimi, buradaki bağlantıları çözecek mi?

MEDYAYA HAYAT ÖPÜCÜĞÜ İŞE YARAR MI?

Sırdaşlarım başlıkta gördüğünüz bu soruya, uzatmadan hemen cevap vereyim: HAYIR.

Medya komada değil, medyanın kalbi durdu.
Ölmek üzere.
O nedenle de hayat öpücüğü değil kalp masajından aşağısı kurtarmaz.

Bendeniz yıllardır buradan yazıyorum, medyadaki özlük haklarının artık milli güvenlik meselesi geldiğini defalarca söyledim.
Gazeteciyi her türlü etkinin altına sokacağını anlattım.
Reklam gelir modellerinin çöktüğünü haykırdım.
Ahbap çavuş ilişkilerinin medyadaki iş gücü kalitesini yerlere düşürdüğünü aktardım.
Kaliteli gazetecilerin sektörden arkasına bile bakmadan kaçtığını fısıldadım.
Dım dım dım….
Ne oldu?

Kokainmandan yayın yönetmeni oldu.
Kadın pazarlayandan köşe yazarı oldu.
Eskorttan spiker oldu.

Eyyyyy medya patronları, size sesleniyorum.
Çarklarınız bir grup mesleğini seven gazetecinin iki kuruşa verdiği emek sayesinde dönüyor.
Amma artık bunun da sonuna geldik.
Keskin kulaklarıma geliyor.
Emekçi öfkeli, emekçi bıkkın.

Ve sanki bu haykırışlar yeniymiş gibi bir grup isimler çıkmış, çözüm önerileri sunuyor.
Çabanız için teşekkürler amma bugüne kadar neredeydiniz?
Defalarca çözüm önerisi sunduk, krizlere dikkat çektik.
Ve lağım patlayınca herkes bir anda elinde reçeteyle, hastalıktan ölmek üzere olan medyayı kurtarmaya çalışıyor.

Ufak tefek makyajla olacak iş değil bu.
Düzen yerle bir edilmeli, yerine de yenisi inşa edilmeli.
İşini severek, onuruyla, namusuyla yapan ve küstürülen gazeteciler sektöre kazandırılmalı.
Özlük hakları iyileştirilmeli.
Gazetecilik partizanlığın elinden kurtarılmalı.
Daha yazılacak çok şey var da, öfkemden şimdilik burada bırakıyorum yoldaşlarım.
Medyaya nasıl kalp masajı yapılması gerektiğine dair önerilerimi, bir sonraki yazıma saklıyorum müsaadenizle.
Çünkü bir süre daha, bu hastalığın teşhisi yapılmalı.
Sorunlar konuşulmalı.
Düzgün teşhis olmadan, hasta iyileşemez!

Bir lafım da meslek örgütlerine.
Bunca skandal yaşanırken, emekçi arsızların yolsuzların altında ezilirken, siz neredesiniz?
Neden sessizsiniz?