Gizli İmamoğlu medyası için son çırpınışlar!

Medyaradar'ın gizemli yazarı Keskin Kalem yine medya dünyasında ses getirecek bir yazıya imza attı.

Sevdiklerin kadar iyisin
Nefret ettiklerin kadar kötü
Ne renk olursa olsun kaşın gözün
Karşındakinin gördüğüdür rengin
Yaşadıklarını kâr sayma
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna

Sırdaşlarım, yoldaşlarım, felaket arkadaşlarım…
Sizleri bugün en sevdiğim kalem sanatçılarından, kelimelere diz çöktüren şairlerimizden Can Yücel’in ‘’Sendedir Gizem’’ isimli şiiriyle karşılıyorum.

Neden diyeceksiniz…
E çünkü bugünkü yazımızın konusu GİZEM.
Sakın şifreli bir şeyler aramayın sırdaşlarım, olayın Gizem isimli birisiyle alakası yok.
Olayın uzun süredir medyadaki GİZEMLİ İMAMOĞLU YAPILANMASI ile alakası var.

Son yazımda ifade etmiştim, açık bir İmamoğlu medyası var evet.
Bir de bunun gizli versiyonu var.
Tarafsızmış ya da iktidar yanlısıymış gibi görünüp, aslında alttan alta İmamoğlu medya yapılanmasının bir parçası olan…

İsim ve cisim vermeyeceğim.
Ve sizi düşünmeye sevk edeceğim.
Adeta ünlü filozof Sokrates gibi bilgileri ve yanıtları, sora sora doğurtacağız.
Öyle bir yazacağım ki etrafınıza bir dönüp bakacaksınız ve kim olduklarını anlayacaksınız.

Bunlar uzun bir süredir aslında Türkiye’de iktidar değişikliği olursa diye yatırım yapan, ancak bir yandan da görünürde iktidara çok yakın isimler.
Hatta bir çoğu medyaya yeni girdi…
Ya TV kanalı kurdular, ya web sitesi açtılar, ya da medya grupları el değiştirdi.

Bu sermayenin arkasında aslında sadece birkaç kişi var.
Hepsi havuz yaptıkları paralarını farklı isim ve şirketlerle, farklı medya kuruluşlarına dağıtıyorlar.
Ve tabii ki farklı medya yöneticileri ve gazeteciler üzerinden…

Son bir iki yılda pıtırak gibi türeyen web sitelerine bir bakın örneğin.
Bu sitelerin, kanalların tamamı belli bir siyasi izinle kuruluyor ya hani…
Bu izinleri, gizli İmamoğlu medyasının kurulması için kim aldı?
İşte zurnanın zırt dediği yer tam da burası yoldaşlarım.

HERKESİN GÖZÜNÜN ÖNÜNDE, BURNUNUN DİBİNDE,
KOCAMAN BİR GİZLİ İMAMOĞLU MEDYASI KURULMASINA KİM GÖZ YUMDU?
HATTA ACABA GÖZ YUMMAKTAN DAHA ÖTE BİR DURUM MU VAR?
Keskin kulaklarıma gelen bilgilere göre, Ankara’da konuşulan en önemli konulardan birisi bu.

Bu bağlamda meslektaşım Fuat Uğur’un bugün kaleme aldığı
‘’Çağlayan’ Adliyesi'nde açılmayı bekleyen dosya’’ isimli yazısındaki bir bölüme dikkat çekmek istiyorum:
Bu iş adamlarının bazılarının FETÖ ile organik hiç bağları yoktu ama kasalarına giren paraları Türkiye’ye transfer ederek televizyonlar kurdular, siyasi mühendislikle dizayn etmek istedikleri partileri ele geçirmek için kullandılar. Delege avcılığından adam satın almaya kadar her şey yapıldı. Büyük ölçüde de başarılı oldular bilindiği üzere.

Bence burada bahsettiği kanalın adı Halk TV.
Halk TV ve arkasındaki kirli sermaye konusunda kamuoyuna ilk uyaran benim.
Hatta bunu yeni değil yıllar evvel yaptım.
Durmadan da yazdım.
Sonuçta zaman bendenizi haklı çıkardı.

Şimdi de yazıyorum: Londra merkezli kirli sermaye, hangi medya gruplarına akıyor?
Bu sermaye akışında muslukların başında kimler oturuyor?
Kimler emanetçi şirketler vasıtasıyla medya patronu oluyor?
Görünen o ki yakında hepsi teker teker ortaya çıkacak…

GEMİ BATIYOR, KAÇAN KAÇANA…

Halk TV demişken…
Hemen başka bir başlık açayım müsaadenizle sırdaşlarım.
Halk TV emekçisinin hep yanında durdum.
Amacı asla gerçek bir medya patronu olmak olmayan Cafer Mahiroğlu’nun siyasi hırslarına emekçileri nasıl kurban ettiğini defalarca yazdım.
Emekçi gazetecilere iki kuruş vereyim, üç beş ekran yüzünü zengin edeyim,
onlar da benim siyasi planımı tıkır tıkır işletsinler mantığı işte buraya kadarmış.
Kendince siyaseti dizayn ederken, bu dizaynı iki kuruşa çalıştırdığı emekçinin sırtından yapan Mahiroğlu artık gemisini yüzdüremiyor.

İBB’den gelen paralar azaldığı için ve başıma bir iş gelir korkusu nedeniyle, Mahiroğlu soluğu Londra’da aldı.
Daha evvel birkaç kez yazmıştım, Londra’ya adeta kaçar gibi gittiğini.
Ancak ne zaman bu iddialar ayyuka çıksa Mahiroğlu çalışanlar paniklemesin diye,
Türkiye’ye bir geliyor, yüzünü gösteriyor, sonra gidiyor idi…

Fakat bu kez gidişinin dönüşü pek yok gibi.
Keskin kulaklarıma gelen bilgilere göre, Mahiroğlu fiili olarak Halk TV’nin yönetimini de amiyane tabirle ‘’salmış’’ durumda.
Kanal doğrudan Ongun’un dışarıda kalan ekibi tarafından yönetiliyor.
Tabii bu durumun ayyuka çıkmasından ve emekçilerin de iyiden iyiye işkillenmeye başlamasından sonra, kanalda sessiz bir panik baş göstermiş.

Ballı maaşlar alan İsmail Küçükkaya, Ece Üner gibi isimlerden bahsetmiyorum.
Onlar zaten bu işe bulaşmışlar, alabildiğimiz kadar paramızı alalım, sonra yolumuza bakarız kafasında.
Ne de olsa kazandıklarıyla, bir süre çalışmasalar da olur.

Asıl endişe iki kuruşa sömürülen emekçiler arasında yaşanıyor.
Pek çoğunun ayrılmak istediği, iş aradığı biliniyor.
Tek dileğim, fillerin tepindiği ortamda çimenlerin ezilmemesi.

ALTAYLI, ONLAR TV’NİN ÇAYLARINA İLAÇ MI ATTI?

Yazımın son başlığına, şu çok kritik soruyu siz sırdaşlarıma yönelterek başlamak istiyorum:
Bu Ongun-İmamoğlu medya yapılanması nasıl bu kadar insanı safına çekti?
Bunların moral ve motivasyonunu kim sağladı?
Korkak ekran yüzlerini bile birer kaplana çevirme kabiliyeti kimdeydi?
Ve bu gazetecilerin kulağına kim, ne fısıldadı?

İşin PARA kısmını geçiyorum.
O zaten en önemli faktör.
Fakat bir de, ‘’su ılık, gelin bakın boy verdim, burada çok güzel yüzeriz’’ diyerek insanları çarka dahil eden, medya eskisi isimler var.

Ben bu eski düzen tetikçisi isimlerden Fatih Altaylı’yı konu etmek istiyorum.
Kendisine yeni bir isim verdim: Medyanın Nuri Alço’su…
Çünkü son birkaç yıldır görevi, İmamoğlu ve Ongun için gazeteci ve kaynak devşirmek…
Daha önce kaç kez yazdım, artık klavyemde harf bitti ammaaa….
Hadi bir kez daha yazayım:
İmamoğlu medyasını dizayn eden akıl hocalarından birisi Altaylı’dır.

Ben devleti iyi tanırım, bakın başıma bugüne kadar hiçbir şey gelmedi, devlet İmamoğlu’nun arkasında diyerek pek çok kişiyi bu medya yapılanmasının içine dahil etti.
Son kurbanları da Onlar TV ekibi oldu.

Ortağı İBB soruşturmasında tutuklanan ve kara para şüphesi olan ICRYPEX isimli şirketi önce kendisine sponsor yaptı.
Sonra da Onlar TV’yi de yine aynı şirket üzerinden kanatlarının altına aldı.
Mahiroğlu gemiyi terk edince, ortada kalan Onlar TV ekibi de gitti Altaylı’nın ağına düştü.
Ben ve birkaç gazeteci yahu Onlar TV ekibi bu sponsor size yakışıyor mu deyince, şirketin adı ekranlardan silindi…

Fakattt Onlar TV Altaylı’nın stüdyosundan çıkmayınca içime de bir kurt düşmedi değil.
Görünürde biten sponsorluk, umarım gerçekten de bitmiştir.

Pekiiiii kendinden başka kimseyi sevmeyen, medyada herkese hakaret eden, kadın dövdüren bir adam neden çaycı Hüseyin edasıyla, çaylaaaaaar diyerek Onlar TV ekibine hizmet eder?
Onlar TV ekibi hiç bunu düşündü mü?
Ya Nuri Alço gibi çayınıza ilaç kattıysa?
Ve sizi kandırdıysa?
Bence biraz düşünsünler, yanıtı bulamazlarsa ben bir sonraki yazımda kendilerini aydınlatayım.