Sinemanın geleceği IMAX'te mi? Yan Yana: bir salon komedisinin ışığında sinema deneyimi!
Sinema salonlarının çağı kapandı” diye fısıldayanlara inat, perdeler hâlâ umutla açılıyor… Ekran Kedisi, dijital çağın soğuk ışığına meydan okuyan o kadim salonların nabzını, usta oyuncu Haluk Bilginer ile komedinin sevilen ismi Feyyaz Yiğit’in başrollerini paylaştığı ‘Yan Yana’ filmini izleyerek tuttu. Ve Ekran Kedisi der ki: “Karanlık, hâlâ en güzel isyankârlıktır.
Eşimle cumartesi için kurduğumuz plan, Ankara'nın klasik lezzetlerinden Aspava ile başlayıp, kaliteli bir kahve molası ve ardından sinema ile taçlanacaktı. Başrollerini Feyyaz Yiğit ile Haluk Bilginer'in paylaştığı ‘Yan Yana’ filmini izlemeye de karar kıldık.
Ankara'nın puslu cumartesi gününde, eşimle kurduğumuz mütevazı ritüele start verdik.
Plana sadık kaldık!
Hafta sonu kalabalığına rağmen yeni vizyona giren bir yapım için bilet bulma kaygımız yersiz çıkmıştı. Gittiğimiz sinemanın salonunun yarısı dolmamıştı bile!
Evet, bilinen bir gerçekle yüzleşmek üzmüştü beni… Zira sinema sektörü, son yıllarda dramatik bir seyirci kaybı yaşamakta.
Türkiye İstatistik Kurumunun verilerine göre; 2017’den 2025’e kadarki sekiz yıllık süreçte sinema seyirci sayısı neredeyse yarı yarıya azaldı.
TÜİK’in açıkladığı verilere göre sinema seyirci sayısı 2017 yılında, 2016 yılına göre %23,9 artarak 68 milyon 482 bin 526 kişi oldu. Yerli film seyirci sayısı %31,5 artarak 37 milyon 904 bin 91 kişi olurken, yabancı film seyirci sayısı %15,7 artarak 30 milyon 578 bin 435 kişiye ulaştı.
2024 yılında ise sinema seyircisi sayısı 32 milyon 538 bin 289 kişi oldu. Yerli film seyirci sayısı ise 18 milyon 469 bin 778 kişi olurken, yabancı film seyirci sayısı %18,6 azalarak 14 milyon 68 bin 511 kişi oldu.
Evde dijital içerik tüketiminin yükselişi, film arzındaki daralma ve bilet fiyatlarının artması, izleyici alışkanlıklarını kökten değiştirdi. Artık başarıyı yalnızca Türkiye perspektifinden veya tek bir film üzerinden ölçmek yanıltıcı olur; tüketim ihtiyaçlarımız evrildi...
Türkiye'nin İlk Yerli IMAX Filmi: Yan Yana
Türkiye'nin ilk yerli IMAX filmi unvanını taşıyan ‘Yan Yana’, orijinal senaryoya sadık kalırken izleyiciyi kendi özgün dünyasına ustalıkla buyur ediyor. IMAX nedir? Dediğinizi duyar gibiyim… Az sabır diyorum…
Değerli okurlar, uyarlama filmlere oldum olası mesafeli yaklaşırım… ‘Yan Yana’, Fransız yapımı olan ‘Intouchables’ a göre kültürel yerelleştirme açısından, oldukça başarılı bir örnek teşkil ediyor. İki yapım arasındaki en belirgin fark, ‘Yan Yana’ nın dramatik ton yerine komedi unsurları üzerine inşa edilmiş olması. Karakterler son derece sıcak ve samimi; ancak asıl övgüyü hak eden, oyunculuklar...
‘Yan Yana’, seyircinin ihtiyaç duyduğu türden bir "salon filmi…"
Aziz Kedi, Feyyaz Yiğit ve Ali Atay ekibinin önceki işbirliklerinden farklı olarak, burada Atay denklem dışı kalmış. Bu uyarlama senaryosuna yönetmen koltuğuna da oturan Mert Baykal dahil olmuş.
Muzaffer Yıldırım'ın yapımcılığını üstlendiği (NuLook Production) filmin ana sponsorluğunu Getir markası üstlenmiş.
İki buçuk saatlik bir komedi filmi mi olur, diye başta tereddüt etsem de süre hiç hissedilmiyor. İzleyip sıkılmak pek mümkün değil; yerelleştirme de fena değil. Bige Önal ve Hatice Aslan, yan rollerde güzel bir katkı sağlamış.
Peki, konusu ne diye soruyorsanız kısaca anlatalım efendim…
Yeşilçam'ın Gölgesinde Bir Karşılaşma: "Öteki Adam" Üzerine Bir Eleştiri
Yeşilçam sinemasının o nostaljik büyüsünü, İstanbul beyefendilerinin zarif dünyasını anımsatan bir hikâye ile karşılaşıyoruz: Muhteşem bir yalı, kalabalık bir personel ordusu ve hayatın kırılgan iplerine tutunmaya çalışan bir adam. Refik Bey, o klasik İstanbul efendilerinin son temsilcilerinden biri; zarafeti, yalnızlığı ve mahremiyetine olan düşkünlüğüyle, adeta bir Yeşilçam filminin unutulmaz karakteri gibi.
Yanında sadık kahyası Hatice Aslan'ın canlandırdığı bilge figür ve sekreteri Bilge Önal, bu kapalı dünyanın vazgeçilmez unsurları. Ne var ki, Refik Bey'in en gizli ihtiyaçları mahrem bakımını üstlenecek bir erkek hasta bakıcı…
Yalıya her gün onlarca aday akın ediyor; genç, güçlü, eğitimli... Ama hiçbiri beğenilmiyor, hiçbiri o ince çizgiyi aşamıyor. İşte tam burada, Feyyaz Yiğit'in ustalıkla şekillendirdiği "öteki adam Ferruh" sahneye çıkıyor. Bir yanda beyazın saflığı, öte yanda siyahın derinliği; biri her şeye sahipken, öteki hiçbir şeye. Refik Bey, kültürel mirasın ve zenginliğin somutlaşmış hali; Ferruh ise, hayata tutunmak için bir dal arayan, çok çocuklu bir Roman ailesinin sığıntı evladı. Yoksulluğun, yokluğun girdabında bile Roman ruhuna özgü o eşsiz neşeyi koruyan, sıkıntılara "boş ver" deyip gülmeyi bilen bir delikanlı.
İş arayışındaki tesadüfî bir karşılaşma, onu birden Refik Bey'in ve maiyetinin huzuruna, hasta bakıcı adayı olarak çıkarıveriyor. Bu karşıtlık, filmin omurgasını oluşturuyor: Sınıf, kimlik ve insanlık hallerinin kesişim noktasında bir ayna.
Feyyaz Yiğit'in performansı yine muhteşem GİBİ’ydi. Ferruh'un doğallığı ve vurdumduymazlığı, Refik Bey'in soğuk zarafetiyle çarpıştığında ortaya çıkan sonuç kahkaha oluyor.
Bu kadar spoiler yeter bence…
Havada Kalan İpler: Çehov'un Silahı ve Anlam Arayışı
*Ne var ki, bu kadar uzun bir filmde bazı unsurlar havada kalıyor, izleyiciyi merakta bırakıyor: Ferruh'un aile ortamı... Eve geldiğinde karşılaştığı "yoksulluk gettosu"ndaki varlık, anlaşılmaz bir muğlaklıkta. Bebekken terk edilmiş ve bir kadın tarafından büyütülmüş; evdeki çocuklar neden orada, belli değil.
*Neden 11 ay cezaevinde yatmış? Bu soru cevapsız.
*Refik Bey'in evinde Ferruh’un çantasına göz atan Lale bir bıçak görür. O bıçak neden çantadır? Anlamadım! Ünlü Rus yazar Anton Çehov'un prensibi aklıma geldiç: "İlk perdede duvarda asılı bir tüfek varsa, son perdede patlamalıdır. Patlamayacaksa, orada olmamalıdır." Çehov'un silahı misali, bu ipucu boşta kalıyor.
*10 parmağında 10 marifet olan Şevval Sam neden vardı?
*Ferruh'un küçük kardeşi kim; neden dayak yemiş, Ferruh neden tokat atıyor?
Bu sıraladığım sorular ‘zihni sinir’ olsa da kafama takıldılar ne yapayım…
Evet, açık konuşmak gerekirse, Intouchables (Can Dostum) uyarlaması bu film, Feyyaz Yiğit ve Haluk Bilginer tarafından beyaz perdeye taşınmasaydı izlenir miydi?
Hiç sanmıyorum.
Peki, güldük mü?
Valla doğrusunu söylemek gerekirse biz ailecek güldük... Hem de çok güldük. Emeği geçenlerin emeğine sağlık…
Varsın dijital platformların evlerdeki saltanatı sürüp gitsin, varsın sinema biletleri ateş pahası olsun; ben yine de yaşasın sinema diyorum!
Kahkaha, varoluşun en keskin isyanı, karanlığın içinde yankılanan özgür bir felsefe.
Bu arada, Yan Yana filmi, vizyondaki ilk hafta sonunda 203 bin 907 seyirci tarafından izlenerek ‘yılın en iyi açılış yapan yerli filmi’ olmuş durumda. Alkış…
IMAX'in Büyüsü: Maksimum Görüntü, Maksimum Gerçeklik…
Şimdi gelelim IMAX olayına...
Sinema sektörünün en son yeniliklerinden IMAX, seyirciye en gerçekçi deneyim sunmayı vaat ediyor. Bugüne dek gittiğimiz salonlardan farklı bir düzen ve teknolojiye sahip.
IMAX nedir, diğerlerinden farkı ne?
IMAX, "maximum image" yani ulaşılabilecek maksimum görüntü kelimelerinin kısaltması. Yüksek boyutta ve netlikte görüntü kapasitesine sahip bir gösterim sistemi. Kanadalı eğlence teknolojisi firması IMAX Corporation tarafından geliştirildi. Normal film karesi 35 mm iken, IMAX 70 mm'dir.
IMAX perdeleri, standart olanlara göre yüzde 110 daha büyük. Bu devasa boyut, izleyiciye maksimum açıda görüntü sunarak daha fazla gerçeklik hissi yaratmak için tasarlanmış. Yan Yana, bu teknolojiyle salonları doldururken, sinemanın geleceğine dair umut verici bir işaret oluyor.
‘Ekran Kedisi’ne ulaşmak için: