Adalet ve Yalanın Dansı: “Sahtekarlar”
Dizinin adının “Sahtekarlar” olması, gazetecilik mesleğine yıllarını vermiş biri olarak beni derin bir düşünceye sevk etti.
Sunucu ve oyuncu Berna Laçin, NOW TV’de yayınlanan “Sahtekarlar” dizisinde Hilal Altınbilek’in performansıyla ilgili çarpıcı eleştirilerde bulunmuş. Laçin, “En bariz estetikli birine, mahallenin fakir kızı rolünü vermek kimin fikriydi acaba?” sözleriyle hem oyuncuyu hem de yapımcıları hedef almış. Bu yorumlar sosyal medyada büyük yankı uyandırırken, Laçin’e “Kıskanıyorsun” şeklinde tepkiler gelmiş. Bu tartışmalardan sonra dizinin yayınlanan iki bölümünü dikkatlice izlemeye karar verdim. İlk izlenimim şu oldu: Hilal Altınbilek, hem güzelliğiyle göz dolduruyor hem de rolünde oldukça başarılı bir performans sergiliyor. Berna Laçin’in eleştirisine benim yorumumu ise affınıza sığınarak sona bırakıyorum.
Neden mi?
Dizinin adının “Sahtekarlar” olması, gazetecilik mesleğine yıllarını vermiş biri olarak beni derin bir düşünceye sevk etti. Günümüz medyasının içine düştüğü hazin tablo bir kez daha gözlerimin önüne serildi. Değerli okurlar dün kamuoyunu doğru ve tarafsız bilgilendirmeyi görev edinen 'Dünya Gazeteciler Günüydü..!'
İtibarı yerlerde sürünen bir meslek grubunun özel günü...
Hani insanın kendi içinde yaşadığı çelişkiyi anlatmak için kullandığı bir deyim vardır ya: "Aşağı tükürsem sakal, yukarı tükürsem bıyık." İşte tam da o noktadayım.
"Sahtekar" kelimesi, yüzeyde basit gibi görünse de derinlere inildikçe anlam katmanlarıyla dolu, cesur bir tanımlamadır. Gerçeklerin örtüldüğü, maskelerin ardında dönen entrikaları açığa çıkaran güçlü bir kavramdır. Medya ise bu aynanın iki yüzünden biri; bazen şeffaf bir pencere gibi hakikati sunarken, bazen de kendi sahte kahramanlarını yaratıp onları alkışlarla yücelten bir tiyatro sahnesine dönüşüyor.

Belki de “Sahtekarlar” dizisi yalnızca ekran başında izlediğimiz bir hikâye değil; aynı zamanda toplumun yüzleşmekten kaçındığı hakikatlerin bir yansımasıdır. Bu nedenle, diziyi izlerken yalnızca karakterlerin yaşadıklarına değil, onların temsil ettiği derin anlamlara da dikkat kesilmek gerekiyor. Çünkü bazen en büyük gerçekler, kurgu maskesi altında gizlenir ve yalnızca dikkatle bakan gözlere kendini açar.
Bir zamanlar toplumun güven kaynağı olan medyamız, ne yazık ki bugün itibarını yitirmiş bir halde.
Şöhretin sahte cazibesine kapılan ekran gazetecileri, tarafsızlık maskesi takarak bizlere ahlak dersi vermeye kalkışıyor. Ve bu kişiler, demokrat ya da muhafazakar bir kimliğe bürünerek rol yapmaktan çekinmiyorlar. Yerseniz tabi!
Ne var ki, insanın ar damarı çatladığında, o duygu tamamen yok olup gidiyor.
Gerçeklerin peşinden gitmek yerine ‘paranın cazibesine’ kapılan sözde ünlü gazeteciler, toplumun kendilerine duyduğu güveni adım adım tükettiğini görmezden gelmeyi daha ne kadar sürdürecekler? İnanın cevabını ben bilmiyorum…
Peki, bu kişilere ne diyeceğiz, onları nasıl tanımlayacağız?
Unutulmamalıdır ki, her perde bir gün aralanır ve her yalan mutlaka gün ışığına çıkar.
Bu konuda daha derin bir bakış açısı edinmek isteyenlere Medyaradar’ın "Gazetecilerin 'Zorlu' Seçimi… Varlık mı yoksa Yokluk mu?" başlıklı analiz haberini okumalarını öneririm.
(https://www.medyaradar.net/gazetecilerin-zorlu-secimi-varlik-mi-yoksa-yokluk-mu-haberi-2219144)
Kıymetli dostlar, sahtekarların hüküm sürdüğü bu dünyada hakikati aramak, gerçekten de nafile bir çaba mı, bilemiyorum doğrusu.
“Sahtekarlar” dizisine geçmeden önce, medya dünyasında son dönemde yaşanan çalkantılardan bahsetmek yerinde olur. Son haftalarda, medyada oldukça dikkat çekici ve şaşırtıcı gelişmeler yaşanıyor. Bir zamanlar dokunulmaz sanılan büyük bir medya grubunun (Ciner Medya- CAN Grubu) el konulması, erişilmez gibi görünen isimlerin demir parmaklıklar ardına gönderilmesi, ünlü ekran yüzlerinin bir gecede işlerinden olması gibi olaylar arka arkaya gerçekleşiyor. Medya dünyası adeta bir fırtınanın ortasında savruluyor.
"Ebru Baki’nin Transferi ve Gözde Şeker’e Yapılan Haksızlık"
Yoğun gündemin arasında dikkatimi çeken iki olay vardı: bir transfer ve bir nikah.
tv100’den ayrıldıktan sonra Halk TV’ye geçen Ebru Baki, bir süredir sabah kuşağını başarıyla sunan Gözde Şeker’in yerine geçti. Ne hoş bir tesadüf ki, tam da aynı zamanlarda Gözde Şeker, oyuncu Kerem Fırtına ile nikah masasına oturdu.

Bu güzel haber başta Halk TV olmak üzere birçok platformda yer aldı. Hatta rakip kanalın web sitesi sozcu.com.tr bile bu habere yer verdi. Ancak haberin yayınlanmadığı bir yer vardı: halktv.com.tr.

Bu durumun nedenini bilmiyorum, fakat bildiğim bir şey varsa o da Gözde Şeker’e ayıp edilmiştir.
Gözde Hanım’ı ekranlardan tanırım; özellikle sıcak bölgelerden yaptığı canlı yayınlar ve dosya haberleriyle başarılı bir dış haberci olduğunu kanıtlamıştı. Sabah kuşağındaki performansı da takdire şayandı.

Ebru Baki ise son yıllarda ekran şöhretinin getirdiği bir kibirle hareket ediyordu. Özellikle Sözcü TV’de Ekonomist Devrim Akyıl ile yaşadığı dolar kuru tartışması hâlâ hafızamda.

Açıkçası, Gözde Şeker gibi joker bir ismin yerinden edilerek Ebru Baki’ye alan açılması bana büyük bir haksızlık gibi görünüyor.
Bu değişimin ardından kanalın haber sitesinde Gözde Şeker’in evlilik haberine yer verilmemesi ise oldukça düşündürücü. Bu durumun sebebi Ebru Baki’nin transferi mi, yoksa başka bir sorun mu bilmiyorum. Ancak ortada çözülmesi gereken bir mesele olduğu açık.
Gözde Şeker’in balayından döndükten sonra bu duruma nasıl tepki vereceğini hep birlikte göreceğiz.
“Sahtekarlar” Dizisi Ekran Yarışına Hızlı Başladı!

Diziye gelirsek, "Bu hikayede herkes sahtekar" sloganıyla dikkat çeken yapım, yeni sezonda adından sıkça söz ettirecek gibi görünüyor. Dizide, bir yanda baba-oğul olan ve mesleklerinde bazen etik dışı yollara başvuran avukatlar Kadir (Haluk Bilginer) ve Ertan (Burak Deniz), diğer yanda ise ailesine bakabilmek için türlü dolaplar çeviren Asya'nın (Hilal Altınbilek) hikayesi anlatılıyor.

Sahtekarlar, adalet, çıkar ve yalanlarla örülü karmaşık bir yapının içinde kimliklerin nasıl savrulduğunu ustalıkla gözler önüne seriyor. Dizinin temaları arasında hukuk, suç, sahtekarlık, sınıf farkı ve aile sırları öne çıkıyor. Bu unsurlar, günümüzün güçlü drama dizilerinde sıkça işlenen konular arasında yer alıyor.

Hilal Altınbilek’i en son "Şahane Hayatım" dizisinde izleme fırsatı bulmuştum. Oyunculuğu ile dikkat çeken Altınbilek, ‘Sahtekarlar’ dizisindeki performansıyla beni oldukça etkiledi.

Ancak Berna Laçin’in, “Estetikli birine mahallenin fakir kızı rolünü vermek kimin fikriydi acaba?” eleştirisi üzerinden başlayan tartışma, güzellik ve ekonomik durum arasındaki ilişkiyi sorgulamamıza neden oldu.

Bu eleştiri, güzellik ile fakirlik arasında bir bağ kurmaya çalışıyor gibi görünüyor. Ancak bu bakış açısı, oldukça sorunlu ve sığ bir düşünceyi yansıtıyor.
Fakirlik, insanın estetik algısını ya da fiziksel güzelliğini dışlamaz; bu tür bir yaklaşım, hayatın içinde barındırdığı zenginlikleri ve çeşitliliği anlamaktan uzak bir perspektifi temsil eder.
Bir insan fakir olduğu için güzel ve estetikli olamaz mı?
Güzellik, yalnızca belirli bir sınıfın tekelinde midir?

Bu sorular, aslında toplumun güzellik algısını ve sınıfsal önyargılarını sorgulamamıza olanak tanıyor. Bence burada asıl odaklanmamız gereken şey, oyuncunun performansı olmalı. Hilal Altınbilek’in oyunculuğu ise bu bağlamda oldukça başarılıydı ve rolüne hakkını verdi.
Hikayenin ardında, kalemiyle iz bırakan usta yazar Sema Ergenekon’un imzası var. Sema Hanım, "Yargı" dizisinde olduğu gibi, yine gizemle örülü ve izleyiciyi sürükleyen bir esere hayat vermiş.
Böylesine güçlü bir hikaye anlatımına sadece “Kalemine sağlık!” ve “Reytinginiz bol olsun diyorum…”
Bu arada, dizinin ilk bölümü; totalde 5.10, AB’de 4.44 ve ABC1’de 4.92 reytingle 2. oldu.
ANLAYANA: "İnsanın estetiği, ne cüzdanında ne de yüzünde; asıl güzellik, hayatı anlamlandıran derinliktedir."
Kalın sağlıcakla…
‘Ekran Kedisi’ne ulaşmak için: [email protected]