Vedaların Gölgesinde: Uğur Dündar'ın Öfkesi, Yılmaz Özdil'in Tahtı
Sözcü TV’de arka arkaya gelen ayrılıklar, Burak Akbay’ın Londra’dan çizdiği yeni rota ve Yılmaz Özdil–Uğur Dündar gerilimi, muhalif kalenin eksen mi kaydırdığı yoksa sadece kabuk mu değiştirdiği sorusunu gündeme taşıyor. Ekran Kedisi, kulislerde fısıldanan “merkeze yakın” yayın stratejisini, Özdil’in gruptaki ağırlığını ve beIN Sports baskınının TRT’ye çıkardığı ağır güvenlik faturasını mercek altına alıyor.
Değerli okurlar, bir yıl daha tarih sahnesindeki yerini alıyor. Zamanın döngüsü, bizi yeni bir başlangıcın eşiğine getiriyor. Sokaklar ışıl ışıl süslenirken, evlerde yeni yılın tatlı telaşı büyülü bir atmosfer yaratıyor. İnsanlar gelecek günlere dair umutlarını ve planlarını şekillendirirken, medya dünyasında bu coşkudan ziyade, değişimin sert rüzgarları hissediliyor. Ve bugünlerde tüm dikkatler tek bir adrese çevrilmiş durumda: Sözcü TV…
Evet, Sözcü Medya Grubu, yeni yılı beklemeden dikkat çeken bir dönüşüme imza attı. Ansızın patlayan bir fırtına gibi, medya koridorlarında yankılanan bu değişim, gündemin en çok konuşulan konusu haline geldi. Sözcü TV’nin koridorlarında yükselen vedalar, yalnızca işten çıkarmaların soğuk rüzgarlarını değil, aynı zamanda eski yaraları ve yeni hesaplaşmaları da beraberinde getirdi.
Muhalif sesin kalelerinden biri olarak bilinen bu kanalımız, şimdi kabuk değiştiriyor. Ama bu değişim, bir kelebeğin zarif dönüşümü mü, yoksa bir geminin sarsıntılı rotası mı? Patron Burak Akbay’ın Londra’dan esen talimatlarıyla şekillenen bu fırtına, ekrandaki yüzleri silip süpürürken beni bir dizi soru işaretiyle baş başa bırakıyor: Bu değişimin nedeni; Bir başarısızlığın faturası mı, yoksa stratejik bir eksen kaymasından mı?
“ANALİZİME” geçmeden önce sizlere bir de beIN Sports'un da olduğu binada gerçekleşen silahlı baskının ağır faturasının TRT'ye nasıl çıktığından söz edeceğim. Ama önce SÖZCÜ diyorum...
Sözcü TV’nin Fırtınalı Yolu…
Hatırlayalım... Sözcü TV’nin doğuşu, oldukça sancılı olmuştu. RTÜK’ün inatçı gölgesinde, 15 Mart 2023’te sahneye adım atan kanal, Yılmaz Özdil’in Genel Müdürlük koltuğunda ilk temellerini attı. Yanında, gazeteci Korcan Karar, hem genel yayın yönetmeni hem de ana haberin yüzü olarak parladı. O günlerde kanal, bir umut ışığı gibiydi; muhalif rüzgarları estiren, sansür zincirlerini zorlayan bir fener…
Fakat bu balayı kısa sürdü. Özdil’in olaylı ayrılığı, Karar’ın piyano notalarıyla süslenmiş, bazılarına göre yetersiz sunumu ve ardından gelen tasfiyeler, kanalın ilk sarsıntısını müjdeledi. Sanki bir orkestra, şefinin ani vedasıyla kaosa gömülmüştü.
Sonra sahneye Alişer Delek çıktı. Sokakların tozlu nabzı ekrana taşındı. Koşan muhabirler, gece gündüz demeden son dakika gelişmeler… Sözcü TV, ilk kez “haber kanalı” olma kimliğini kazandı. Delek’in vedasından sonra ise o zorlu koltuğa Özgür Çakmakçı oturdu ve bence o da bayrağı yere düşürmedi.
Ebru Baki’den boşalan “Para Politika” programı, deneyimli televizyoncu Özlem Gürses ile hızla doldu. İpek Özbey’in keyifli röportajları ve yine onun moderatörlüğünde “Karşı Karşıya” siyasetin en sert düellolarına ev sahipliği yaptı. Erol Mütercimler ve Nevzat Çiçek’in yorumları, fark yaratıyordu... Ve çok geçmeden Sözcü TV, muhalefetin her kesiminin kendine yer bulduğu bir mecra oldu.
Kasım ayının son günlerinde ne olduysa, özellikle Sözcü TV ayağında düğmeye basıldı. Genel Yayın Yönetmeni Özgür Çakmakçı ve 14 çalışanın işine son verildi. Can Coşkun’un ana haber koltuğu gitti; iddialara göre, ayrılma kararı alan sunucu, ikna edilerek öğlen kuşağına çekildi. Özlem Gürses’in de ayrıldığı konuşuluyor.
Kulislerde Fısıldananlar!
Peki bu tasfiyelerin arkasında ne var?
Burak Akbay’ın son hamlesi, Sözcü TV’nin muhalif kimliğini törpülemek ve daha dengeli bir yayın politikası benimsemek amacıyla atılmış stratejik bir adım olarak değerlendiriliyor. Ankara kulislerinde bu yönde güçlü iddialar dolaşıyor. İddialara göre, özellikle Ekrem İmamoğlu ve CHP’ye karşı daha mesafeli bir duruş sergileme çabası ön planda. Dahası, uzun yıllardır Türkiye’ye dönemeyen ve hakkında yakalama kararı bulunan Akbay’ın, iktidarla daha ölçülü ve pragmatik bir ilişki kurma arayışında olduğu konuşuluyor.
Medya dünyasında art arda gerçekleşen kayyum atamaları ve lisans iptali tehdidinin, bu değişim sürecine zemin hazırlayan önemli bir etken olduğu da dile getiriliyor. Bu durum, Akbay’ın hem kişisel hem de kurumsal düzeyde daha temkinli bir rota çizmeye çalıştığını düşündürüyor.
Lakin endişem şu ki; Yılmaz Özdil’in liderliğindeki Sözcü TV’nin bu tür bir dönüşümü gerçekleştirmesi ne kadar mümkün?
Bu noktada, Özdil’in keskin muhalif duruşunu göz önüne aldığımızda, bu senaryonun gerçekleşme ihtimali bir hayli tartışmalı görünüyor.
Ancak medya dünyasında, özellikle Türkiye gibi dinamik bir siyasi atmosferde, hiçbir şeyin kesin olmadığını da unutmamak gerekiyor.
Bu bağlamda, Sözcü Medya Grubu’nun, daha merkeze yakın bir pozisyon alarak medya ekosisteminde yeni bir strateji izlemeyi planlaması içinde olmasına ben; “Neden olmasın” diyorum…
Fakat bu yaklaşımın, kanalın yıllardır sadık kalan muhalif izleyici kitlesini küstürme riskini de beraberinde getireceğini de söylemezsem olmaz!
Evet, Ankara’nın puslu koridorlarında konuşulanlar bunlar. Sözcü TV’nin bu yeni rotası, ‘Necip Türk Medyamızın’ geleceğine dair önemli ipuçları barındırıyor olabilir. Bekleyip göreceğiz…
**
Yılmaz Özdil ve Uğur Dündar Çatışması..!
Usta gazeteci Uğur Dündar, Sözcü gazetesine bir ‘veda’ yazısıyla ‘elveda’ dedi. Bu ayrılığın ardından, Dündar’ın yeni adresini Müjdat Gezen duyurdu: Halk TV.
Aynı zamanda Gezen’in açıklamalarıyla, Gazete Halk’ın da yolda olduğu haberi gün yüzüne çıktı. Hayırlara vesile olsun dileyelim.
Değerli okurlar, Yılmaz Özdil’in gelmesiyle Uğur Dündar’ın gideceği zaten belliydi. Ne demişler, “Bir ipte iki cambaz oynamaz.” Nitekim öyle de oldu.
Yılmaz Özdil’in grup başkanlığına atanması ile eski yaraları da kanatmış görünüyor… Özdil ile Dündar’ın 2021’deki Sezgin Baran Korkmaz kavgası, Dündar’ın “Cenazeme gelme, hakkımı helal etmiyorum” diye haykırdığı o sert sözler, sosyal medyada yeniden gündeme oturmuş durumda…
Önümüzdeki günlerde Özdil-Dündar cephesinde yaşanacak gelişmelerin neler getireceğini hep birlikte göreceğiz. Ancak mevcut tablo, Burak Akbay’ın Yılmaz Özdil’e olan güveninin ve bağlılığının sarsılmaz bir şekilde devam ettiğini gösteriyor. Özdil’in, patron Akbay için vazgeçilmez bir isim olduğu gerçeği, bu süreçteki en belirgin noktalardan biri olarak karşımıza çıkıyor.
Beın Sports'daki 'Silahlı Baskın' Krizinin Faturası TRT'ye Çıktı!
Bu arada, medya dünyasından bir haberi sizinle paylaşmak istedim. Kasım ayında beIN Sports binasına yapılan silahlı baskını hatırlıyorsunuzdur. İşte bu baskının TRT’ye de ağır bir faturası çıkmış…
Nasıl mı?
Küçük bir hatırlatma yapmak gerekirse, TRT’nin Harbiye ve Ulus’taki tarihi yapıları, 2020 yılında depreme dayanıksız oldukları gerekçesiyle boşaltılmıştı. TRT, Ayazağa’da bulunan TV8 ve beIN Sports’un da yer aldığı binada yayın yapmaya başlamıştı. Ancak bu binalarda serbest kullanım alanları mevcuttu. Silahlı baskın sonrası TRT, güvenlik önlemlerini artırdı. Artık tüm alanlara giriş çıkışlar kartla yapılıyor. Şöyle ki; Haber müdürünün odasına bir muhabir ya da editör, kartını okutmadan giremiyormuş. Haber Müdürü de Genel Yayın Yönetmeninin odasına…
Bu güvenlik önlemlerinin maliyeti ise TRT’ye oldukça pahalıya patlamış durumda.
Bu arada, Güntekin Onay’ın güvenlik görevlisiyle yaşadığı tartışma, görevlinin işten çıkarılmasıyla sonuçlanmış.
Son Söz…
Değerli okurlar, "Değişim, her zaman bir krizle başlar; ancak kriz, yalnızca cesur olanlar için bir fırsata dönüşür."
‘Ekran Kedisi’ne ulaşmak için: [email protected]
