Yeşil küle dönerken nefret objesi haline gelen bir sözde ünlü: Dilan Çıtak

Memleket orman yangınlarıyla kavrulurken, insanlar canıyla başıyla mücadele ederken, bir şarkıcı Türkiye gündemine oturdu.

Dilan Çıtak...

Şımarık...

Terbiye yoksunu...

Nefret saçan bir dil...

Memleket orman yangınlarıyla kavrulurken, insanlar canıyla başıyla mücadele ederken, bir şarkıcı Türkiye gündemine giriyor…

Değerli okurlar, yeşilin küle döndüğü, canların alevlere teslim olduğu bir felaketle karşı karşıyayız. Ormanlarımız yanıyor, nefesimiz tükeniyor. Sosyal medya ise ünlü türkücü İbrahim Tatlıses’in kızı Dilan Çıtak Tatlıses’in vurdumduymazlığını konuşuyor.

Yeşil küle dönerken nefret objesi haline gelen bir sözde ünlü: Dilan Çıtak - Resim : 1

Emniyet şeridinde lüks aracınla ilerliyorsun, polis ihtarına aldırış etmiyorsun, hatta üstüne aracını polisin üzerine sürüyorsun. Bu sadece bir trafik ihlali değil, düpedüz öldürmeye teşebbüs! Sonra da çıkıp “Bana ünlü olduğum için yapıyorlar” diyorsun.

Memleket orman yangınlarıyla kavrulurken, insanlar canıyla başıyla mücadele ederken, senin bu sorumsuzluğun ve mağdur edebiyatın gerçekten de pes dedirtiyor.

Şımarıklık mı, yoksa sorumsuzluk mu? Karar sizin…

Yeşil küle dönerken nefret objesi haline gelen bir sözde ünlü: Dilan Çıtak - Resim : 2

Bu olay Türkiye’de değil de ABD’de yaşanmış olsaydı, sonuçlar muhtemelen çok daha farklı olurdu.

ABD’de polis otoritesine karşı gelmek, özellikle güvenlik güçlerinin hayatını tehlikeye atacak şekilde davranmak, ağır hukuki yaptırımları beraberinde getirir. Orada, kamuya mal olmuş kişilerin dahi bu tür davranışlara karşı ciddi cezalarla karşılaştığını sıklıkla görürüz.

Bu durum, hukuk sisteminin caydırıcılığını ve eşitlik ilkesini koruma çabasını yansıtır.

Türkiye’de ise bu tür olaylarda bazen “ünlü” olmanın getirdiği bir ayrıcalık algısı yaratıldığı gözlemlenmektedir. Oysa eşitlik ilkesi, yalnızca hukukun değil, aynı zamanda toplumsal vicdanın da temel dayanağıdır.

Yeşil küle dönerken nefret objesi haline gelen bir sözde ünlü: Dilan Çıtak - Resim : 3

Hatırlayın bu hanımefendi, THY uçağı ile Bodrum'dan İstanbul'a dönerken kedisini pusetinden çıkarıp kucağına almıştı. Kabin görevlisi de kendisini uyarınca tartışma çıkmış bu da bir cep telefonu kaydıyla gündeme gelmişti.

Dilan Hanım ne diyordu o kayıtta peki?

"Lenslerini oydurtma bana!..."

Bu şuursuzluk ve bu cüret karşısında ne söylenebilir? Gösterilen o parmak, vücut dilinin sertliği ve kendisini nazikçe uyaran kabin görevlisine yönelen saldırı... Ancak Dilan Hanım’a göre, o her zaman MAĞDUR...

Yeşil küle dönerken nefret objesi haline gelen bir sözde ünlü: Dilan Çıtak - Resim : 4

Düşünün ki bir uçak yolculuğunda, herkesin huzurla varış noktasına ulaşmayı beklediği bir anda, Dilan Hanımın bencilliği yüzünden işler kontrolden çıkıyordu!

Olaylar bununla da bitmemişti!

Bu şarkıcı hanımın uçaktan inince de öfkesi dinmiyordu. Asıl fırtına da, bu noktadan sonra kopuyordu! Polis memuruna dönüp, akıllara durgunluk veren bir üslupla şöyle diyor bu ünlü figürümüz:

"Öyle üniformana güvenerek hareket etmeyeceksin, yerler seni koçum, ne olacağını sanıyorsun delikanlı?"

"Sen neymişsin be abla?"

Değerli okurlar, bu tür davranışlar, yalnızca bireysel bir öfke patlaması olarak değerlendirilemez; aynı zamanda toplumsal kurallara ve otoriteye karşı bir meydan okuma olarak da yorumlanabilir. Ancak bu meydan okuma, ne etik açıdan ne de hukuki açıdan kabul edilebilir.

Sonuç olarak, hiçbir unvan, soyadı ya da şöhret, bireyi kanunların ve etik kuralların üstüne çıkarmaz. Adalet duygusunun zedelenmemesi için herkesin eşit sorumluluk taşıdığı unutulmamalıdır. Ünlü olmak ayrıcalık değil; aksine daha fazla özen ve dikkat gerektirir.

Sosyolog Max Weber’in şu sözüyle bitirelim: “Güç sahibi olmak, sorumluluk sahibi olmayı gerektirir; çünkü güç ne kadar büyükse, onun yanlış ellerde yaratacağı zarar da o kadar büyük olur.”

Yeşil küle dönerken nefret objesi haline gelen bir sözde ünlü: Dilan Çıtak - Resim : 5

Alevlerin arasında bir haberci... Merve Tokaz, bıcır bıcır… Başarılı… CNN Türk mikrofonuyla yangının tam da merkezinden izlenimlerini aktarıyor. Ancak dikkat çeken bir detay var: Üzerindeki CNN Türk logolu tişört. Böylesine kritik bir haberde, kıyafetin dikkat dağıtıcı bir unsur haline gelmesi talihsiz bir durum.

Asıl odaklanmamız gereken mesele ise çok daha önemli: Yangın sırasında yayılan zehirli gazlar, hem çevredekiler hem de olay yerindeki gazeteciler için ciddi bir tehdit oluşturuyor. Bu tür olaylarda, muhabir ve kameraman arkadaşlarımızın sağlığını korumak adına maske gibi koruyucu ekipmanlar sağlanması daha doğru bir yaklaşım olmaz mı?