"Tepkisizmiş" gibi duruyorlar ama! Toplum "açılım"ı ne kadar benimsedi?

Medyaradar analisti Atilla Akar Açılım projesini ve toplumun PKK’nın fesih açıklamasını ne kadar benimseyip, güvendiğini tartıştı…

Efendim; öncelikle belirtmeliyim ki elimde büyük veriler, acayip anket sonuçları filan mevcut değil. Bu gibi işleri imkânlı büyüklerimize ve bir yerlerden hızlı haber alabilen acar meslektaşlarımıza bıraktık. (Onlar nasıl olsa iktidarcısı olsun muhalefetçisi olsun o an ne işlerine geliyorsa yönlendirilmiş anketleri gözümüzün içine sokarlar elbet!) Pişirildiklerinde büyük bir gururla topluma sunulur!..

En Güvenilir Anketçi Kendimim!..

Zaten öyle bile olsa ben bunları fazla iplemem. En fazla göz ucuyla bakar geçer giderim. Onun yerine toplumsal nabza, insanlardan aldığım elektriğe, esen kanaatlere bakarım. Şişirilmiş medya manşetlerine, belli ki birilerinin rotasındaki yazarların yazdıklarına, ne idiği belirsiz “Kanaat önderleri” ne inanırım. Manipüle edilmiş olma ihtimallerini düşünürüm. Kısaca güvenmem. Acı ama gerçek!..

Benim ise onlardan çok daha güvenilir bir “Anketçim” var. Kendim!... Aldığım “Koku” en güvenilir anket sonucumdur. (Dolayısıyla ne beni kimse yönlendirebilir ne de ben kimseyi.) Ben berberle, taksiciyle, kahvedeki okeyci ile, tavla oynayanla, garsonla, bakkalla, köşedeki simitçiyle, komşumla, sokaktaki adamla, vb yaptığım muhabbetlere, hayat deneyimime, bilincime, aldığım nabza, sezgilerime daha çok inanırım. Çünkü mahcup çıkarmamışlardır beni!..

“Toplum Psikolojisi” Belirleyici Olacak!..

Şimdi gelelim sadede. Peki o halde bugün açılıma toplumsal destek ne oranda acaba? (Öncelikle belirteyim ki bu eksende yapılmış, direkt o soruyu soran bir ankete ben rastlamadım. Olanlar ise partileri nasıl etkileyeceği ile ilgiliydi.) Toplum acaba “Bu sefer oluyor galiba” mı diyor yoksa kaygı ve şüpheleri mi var? Tek soru sorulmalı oysa. “Açılımı destekliyor musunuz, desteklemiyor musunuz?” Asıl o zaman işin rengi belli olur. Tabii “Toplum falan takmayız. Bas gaza gitsin” denirse o zamanda başka sıkıntılı durumlar doğabilir. Toplumca onay görmeyen açılım mayası tutmayabilir!

Ancak mantıken şöyle düşünüyorum; Birileri bu noktada anket üzerine anket yaptırmış olsalar gerek. Fakat şayet bu anketlerin sonuçları istedikleri gibi çıksaydı şu ana kadar gururla paylaşırlardı sanıyorum. Buradan demek ki “Çıkmamış” sonucuna varıyorum. “Yaptırmamış olmaları imkânsız” diye düşünüyorum. Çünkü nabzı bilmeden bir strateji geliştirmeleri imkânsız. Burada sıkıntılı bir sonuç oluşmuş olabilir. Kesin mi bilemem. Tahminim bu yönde…

Tepkiler Ne Yönde Olabilir?..

Bu konuda muhtelif ayrışmalar var. Bana kalırsa toplumun kahir ekseriyeti tereddütlü. Aslında prensipte karşı değiller. Onlarda “Terörsüz Türkiye”, “Barış olsun”, “İnsanlar ölmesin” istiyorlar. Yani verilen mesajlara karşı değiller. Ancak burada tavlayıcı yahut aldatıcı bir “Tuzak” olduğunu da düşünebiliyorlar. Yanı sıra bunca yıl insanlara kan kusturmuş PKK’nın bu kadar kolay hafızalardan silinmesini, yaptıklarının unutulmasını da hazmedemiyorlar. Tam bu noktada PKK’yı “Güvenilmez” buluyorlar. Hoş, siyasileri de öyle!..

Birdenbire “Sayın Öcalan”lar, Öcalan’a teşekkür etmeler falan onları daha da sarstı. “Hoop ne oluyoruz?” oldu herhalde. İkincisi bir daha kesinlikle şehit gelmeyeceğinden ve PKK’nın başımıza yeni çoraplar örmeyeceğinden emin olamıyorlar haliyle. (Aynı şekilde gerçek niyeti açık ettiği anlaşılan daha dakika bir gol bir misali PKK’nın “Lozan” ve “1921” anayasası ile ilgili abuk sabuk beyanları iyice kuşkulandırdı) Ancak milletin bilinçaltı harekete geçmiş durumda. Ne kadar bastırmaya ya da yönlendirmeye çalışırsanız çalışın “Kolektif hafıza” öyle kolayca yok olmuyor!

“Tufaya Gelmeyelim” Temkinliliği!..

İlaveten 1. Açılım Süreci’nin kötü anıları da bir miktar rol oynuyor sanırım. Bu kez aynı hatalara düşülmese de ( O zamanlar CİA bağlantılı olduğu söylenen toplum psikoloğu Prof. Vamık Volkan’ın tavsiyeleriyle Habur rezaleti, Oslo süreci saçmalığı, topçu popçu atraksiyonları, “Akil adam” kervanları, vb) sonuçta sürecin PKK’nın lehine olduğu, onu güçlendirdiği unutulmuş değil. Tekrar “Tufaya gelmeyelim” temkinliliği yürürlükte!

Belki de en önemlisi İnsanlar bunun sadece bir “Barış projesi” olmadığını, Türkiye’nin yeni bir yöne doğru evrildiğini, yapısal bir dönüşüme doğru zoraki sürüklendiğini, Cumhuriyetin bileşenleriyle oynanabileceğini fark etmiş durumdalar. Bu noktada esaslı bir kaygı var. Haklı olarak “Mayına basmaktan” korkuyorlar.

Aldatıcı Tepkisizlik!..

Bununla birlikte, şu an için toplum sakin ve suskun duruyor gibi görünüyor. Ne olumlu ne olumsuz hislerini tam anlamıyla yansıtabilmiş değil. (Reddettiği için mi benimsediği için mi sanki meçhul) Ancak kaygı duygusunun baskın olduğunu söyleyebilirim.

Hatta “Suskunluk” ki en önemli veridir bana göre. Deneyimlerime dayalı olarak söyleyebilirim ki insanlar bu tarz bir soruya “Hayırlısı”, “Ne bileyim”, “Göreceğiz” gibi kaçak cevaplar veriyorlarsa büyük ihtimalle o şey hakkında olumsuz düşünüyorlar ama açık etmiyorlar demektir. Açık edenlerin ifadelerini de en iyisi ben buraya yazmayayım. Ayıp olur!..

Ekonomik Narkoz Etkisi!..

Lakin buradaki “Tepkisizlik” halinde bir başka faktörde rol oynuyor olabilir. O da son zamanlarda insanların çok fazla “Ekonomik narkoz” a maruz kalmaları, gündelik maişet derdine boğulmaları olsa gerek. Her zaman vatanı söz konusu olduğunda hassaslaşan millet bu kez yorgun ve bitap düşmüş olabilir. Bu vazgeçtikleri anlamına asla gelmez.

O yüzden bu gibi konulara eskisi kadar “İlgili” görünmeyebilirler. Siyasete ve siyasilere zaten güven kaybettiklerinden “Duyarsızmış gibi” görünebilirler. Bana kalırsa şimdilik “Bekle gör” yapıyorlar. (Ancak “Tam güven” duyarlarsa destek vereceklerdir) Şu an için durum “Aldatıcı tepkisizliğe” daha çok benziyor. Ayrıca cumhuriyetin temel dinamikleriyle oynandığı kanaatini edindikleri anda tepkiler yoğunlaşacaktır. Şu an ortada bir “İkna boşluğu” var görünüyor…

Psikolojik Operasyonlar ya da Baskıyla Olmaz!..

Öyle veya böyle bunlar benim –kötü niyetlileri bilemem- samimi sübjektif kanaat ve gözlemlerimdir. Ben sadece şu anın fotoğrafını çekmeye çalışıyorum. İlerde değişebilir. Beni yanlışlayacak veri ve fikirler öne sürülebilir. Ne kadar net ne kadar flu tartışılır. Kim feyz alır ya da almaz onu da bilmiyorum. Yanılabilirim. Ancak şunu söyleyebilirim ki, bu sorun psikolojik operasyonlar ya da muhtemel baskılarla hallolabilir bir sorun gibi gözükmüyor!..

20. 05. 2025