Sürekli uyanık olmak lazım! Provokasyonlardan ders almadık mı?
Medyaradar analisti Atilla Akar, Türkiye’de provokasyonların tarihsel özelliklerine dikkat çekerek son LEMAN olayından herkesin alması gereken dersler olduğunu söyledi…
Efendim; Bilmem farkında mısınız? Bu haftayı büyük bir badire atlatarak kapattık. Öteden beri söylüyorum ama bir kere daha söyleyeyim. Türkiye provokasyonlar açısından –maalesef ki- hayli mümbit bir topraktır. Bilhassa son 100 yılımız provokasyonlar açısından epeyce rahatsız edici manzaralar sunar.
Kendisi de “Komplolar ve Provokasyonlar Tarihi / Derin yapının Parmak İzleri” başlıklı bir kitabın yazarı olarak söyleyebilirim ki: Cumhuriyet tarihi aynı zamanda bir komplolar ve provokasyonlar tarihi olup, siyasal sistemimize ne yazık ki bir ur gibi yerleşmiştir. Toplumsal tarihimiz bu konuda çok acı deneyimlerle doludur.
Sürekli Uyanık Olmak Lazım!..
O yüzden bu konuda devlet, güvenlik güçleri, istihbarat birimleri, aydınlar ve tüm toplum olarak ne kadar dikkat ve hassasiyet göstersek azdır. (Tabii geçmiş çoğu olayda olduğu gibi devletin kimi birimleri bizzat işin içinde değilse eğer!) Çoğu kez “Geliyorum” sinyali veren her komplo ve provokasyon sonrası başta siyasiler ve ilgili bürokrasi olmak üzere verdikleri “Kınıyoruz” demeçleri pek bir işe yaramamakta ve kendi beceriksizliklerinin tescillenmesi gibi durmaktadır.
Öyle anlaşılıyor ki bu konuda fazlasıyla deneyim sahibi olmamıza rağmen yeter duyarlılık ve reflekslere tam sahip değiliz. Bu konuda herkese görevler düştüğünü düşünüyor ve alınması gereken “Dersler” olduğuna inanıyorum. Aksi takdirde her an ağır bedeller ödeyebiliriz. O yüzden sürekli uyanık ve tetikte olmak lazım. Tabii o “Bilinç” varsa!..
Soğukkanlı Değerlendirmeler İptal!..
Lakin gene bakıyorum ki bu dersleri çıkaracağımız yerde herkes kampının ekseninde konuşmaya çalışıyor. Kimi yapılanın ne kadar “Masum” olduğunu kanıtlamaya çalışırken diğerleri galeyana gelip “Asalım, keselim” tarzı sloganlar atıyor. Herkes suçu bir diğerinin üzerine atma telaşı içinde.
Kimsenin “Bir durun arkadaşlar, soğukkanlı şekilde durumu değerlendirelim” dediği yok. Herkes kendini veya başkasını gaza getirmeye çalışıyor. O yüzden işin dini, hukuki, vb yönlerini bilemem. Beni ilgilendiren ilgi ve bilgi alanıma giren böylesi bir duruma zemin hazırlayan süreçte yapılanlar.
Herkes Dikkatli Davranmaya Mecburdur!..
Örneğin tartışmaya neden olan karikatür. Anladığım kadarıyla da zannedildiği gibi bir mesaj taşımıyor üstelik. (Hatta tam tersine Gazze’ye yönelik bir çaba var. Peygamberlere hakaret denemez) İfadede bir sıkıntı oluşmuşa benziyor. Ancak gene de on misli dikkatli olmalısın. Bu çizer arkadaş kendini “Muhammed ve Musa isimleri ise bu toplumların içerisinde çokça kullanılan popüler isimlerdendir. Muhammed, Müslümanları temsil eden bir isim gibi dururken, Musa da Yahudileri temsil eden bir isim gibi olduğu için bu karikatürde kullandım.” şeklinde savunmuş.O zaman normal olarak niyetinden şüphe çekersin…
Olabilir, gerçekten de samimi niyeti bu olabilir. Ancak onca Müslüman ya da Yahudi ismi dururken bula bula “Muhammed” ve “Musa” isimlerini mi buluyorsun? Başka isim mi bulamadın kardeşim? Toplumun bir kesiminin hassas olduğu ya da türlü niyetlerle başka noktalara çekilmeye müsait bir noktada keşke başka isimler seçebilseymiş. Gene de bu “hata” ona yönelik linç çağrılarına gerekçe teşkil edemez.
Madalyonun Öteki Yüzü!..
Bilemiyorum; bu olayı fırsat bilip başka hesaplar güdenler var mıdır? Ama kıyısından dönülmüşe benziyor. Bu sürecin diğer ve esas aktörü ise o gün oraya “Protesto” amaçlı geldiklerini söyleyen ama daha çok saldırgan tavırlar içinde gözüken, kırıp dökmeye, yakıp yıkmaya meyilli imaj bırakan grup olsa gerek. Nedense bir kesim bu huyundan hiç vazgeçmiyor.
Bunlar spontane bir şekilde mi oraya geldiler yoksa içlerindeki muhtemel provokatörler mi yönlendirdi kesin bir şey diyemem. Ancak her ne olursa olsun orada potansiyel bir “Provokasyon ortamı” oluştuğu muhakkak. (O gruptakilerin çoğunun o karikatürü gördüklerini ya da değerlendirdiklerini de zannetmiyorum bile) Kitle hareketlerinin tedirgin edici yanı budur. Bazen her şey bir kıvılcıma bakar!
Açık Tehditler Savruldu!..
Örneğin gruptan bir kişinin yaptığı açıklamada, "Dergiyi bastım, camını kırdım, can da veririz, can da alırız" dediği görüldü. Grubun liderlerinden olduğu anlaşılan bir başkası "Herkes şunu unutmasın: Ya biz gideceğiz, ya onlar gidecek. Ya onlar ölecekler, ya biz öleceğiz. Allah Resulü bizim canımızdan değerli. Biz o nurla can vermeye de can almaya da hazırız!" demekteydi.
Bizzat gözlemlemediğim için kesin bir şey diyemem. İnternet videolarını izleyebildim. Belli ki riskli bir durum var. O grubun oraya kadar gelmesine izin verilmemeliydi. Hadi gelindi o sokağa, o binaya girmelerine, duvarlarına tırmanmalarına olanak verilmemeliydi. Saldırgan eğilim veya ifadeler belirdiği anda dağıtılmalıydılar. Ayrıca “Muhalifleri hemen şiddetle dağıtan polis diğerlerini kayırıyor” algısı yaratmamaya dikkat edilmeli. Yanılabilirim ama bana polis sayısı da sanki yetersiz gibi geldi. Gene de durum ucuz atlatılmışa benziyor. Maazallah ya tersi olsaydı!..
Şuursuz Tepkiler Ülke Zararına!..
Sloganların ve öfkenin cari olduğu yerde akıl her zaman iptaldir. Topluluk içgüdüsünün baskın olduğu yerde mantık iptaldir. Keskin kanaatlerin egemen olduğu yerde makuliyet iptaldir. O bakımdan herkes kendini, davranışını sorgulamalı. Galeyana gelmeden sakince düşünmeye çalışmalı. Şuursuz tepkiler ülkeyi istenmeyen noktalara sürükleyebilir. Toplum olarak ise siyasi, dinsel, yaşam biçimsel, etnik, mezhepsel, vb kimliklerimiz ne olursa olsun komplo ve provokasyonlar karşısında aynı hassasiyeti göstermek zorundayız. Çünkü onların sonuçlarından tüm toplum olarak zararını biz çekiyoruz. O yüzden azami dikkat göstermeliyiz.
İlaveten, bilhassa gençler bu gibi olayların, (Hangi çizgide olduğu fark etmez) çekimine kapılabilir, benzeri tarz olayların içinde yer alabilir. Ancak biz insanız. Sürü değil. Kendi beynimiz var ve her dakika sorgulayabiliriz. O yüzden “Ben ne yapıyorum?” sorusunu her daim sorabilmeliyiz. Unutmayın; ne adına olursa olsun hiçbir kişi ya da grubun çıkarları, Türkiye’nin çıkarları ve huzurundan önemli değildir!..
Panzehir Akıldır!..
Provokasyonların yegâne panzehiri kendi muhakeme yeteneğimizdir. Onun ne adına ve hangi gerekçe ile olursa olsun devreden çıkartılmasına müsaade etmemeliyiz. Provokasyoncuların bahaneleri hiç bitmez. Unutmayın, dünyada ve ülkede her zaman türlü hesaplar içinde davranan odaklar vardır. Onların oyununa gelmemek için azami uyanıklık şarttır. En iyisi herkes kendi cephesinden muhasebesini yapsın!..
Komplo ve provokasyon virüsüne karşı bağışıklığımızı güçlendirelim!..
03. 07. 2025