John Wick'e rahmet okutan dizi Eşref Rüya!
Malumunuz birçok dizi ekonomik sorunlar, reklam gelirlerindeki düşüş ve reyting faktöründen dolayı final yapmak zorunda kaldı.
Değerli okurlar, yaz geldiğini iyiden iyiye hissettiriyor. Neredeyse klima açma safhasına geçiyordum ki eşim balkon kapısı ile pencereyi aynı anda açtı da kendime geldim… Yani anlayacağınız yapış yapış olma günlerine girdik vesselam… Televizyonlar da sıcakları yaz dizileri ile karşılamaya başladı. Ancak kulağıma gelen birkaç kulis bilgisini paylaşarak yazıma başlamak istiyorum…
Malumunuz birçok dizi ekonomik sorunlar, reklam gelirlerindeki düşüş ve reyting faktöründen dolayı final yapmak zorunda kaldı.
Özellikle dizi ve reklam piyasasını son yıllarda eline geçiren bazı oyuncuların burnu ve kaşesi tavan yapmış durumda. İşte bu durum yapımcıları kara kara düşündürüyor.
Yukarıda kısaca değindiğim mücbir sebeplerden dolayı yeni yayın döneminde kanalların her güne bir dizi koymak gibi lüksü olmayacak. Hatta kanalların pahalı diziler yerine maliyeti daha düşük televizyon filmlerine geçiş yapacağı konuşuluyor.
Bu durum senaryoların ve kimi oyunculukların facia olduğu dizi furyasına bir süreliğine de olsa veda etmek sektörün kendisine çeki düzen vermesine umarım vesile olur.
Yaz geldi dedik o zaman NOW ekranlarında boy göstermeye başlayan Çift Kişilik Oda’ya da bir selam çakalım derim.
Evet, NOW ekranlarının iddialı yaz dizisi ‘Çift Kişilik Oda’ perşembe akşamı görücüye çıktı. Dizimizin başrollerini Ulaş Tuna Astepe ve Devrim Özkan paylaşıyor. Kadro zengin, prodüksiyon ise göz kamaştırıyor…
Romantik komedi türündeki bu yapım, 'King the Land' adlı Güney Kore dizisinden uyarlanmış.
Çift Kişilik Oda dizisi, küçük yaşta anne ve babasını kaybeden Nilüfer'in hayatını temele alıyor. Devrim Özkan'ın hayat verdiği Nilüfer, anne ve babasının yaptığı Lutesya Otel'de çalışmayı hayal ediyor.
Bu uğurda Nilüfer’in yalanlar söyleyerek iş görüşmesine gitmesiyle asıl macera başlıyor… Dizinin girişindeki yumurta sahnesi faciaydı! Diyaloglar falan… Neyse nazarlık diyorum!
Dizimizdeki Lutesya Otel aslında yok! Tamamen dizi için gerçek olmayan bir otel adı yaratılmış.
Bildiğiniz üzere RTÜK’ün reklam kuralları var. Cızzzz...!
Dizinin ana mekanlarından biri olan bu otel, Tuzla Marina'da. Adı da Tuzla Marina Crowne Plaza Otel.
Bu bilgiler ışığında diziye dönersek, Lutesya Otel’in mirasçılarından Kaan yani Ulaş Tuna Astepe üvey ablası Sevil'den intikam alma arzusuyla özel bir jet eşliğinde otele efsane bir giriş yapıyor. Entrikalara hazır olun derim…
Baba-Oğul, Abla –Kardeş arasındaki aile içi hesaplaşmalardan kısa kesitler görüyoruz. Bu çekişmeler bir takı defilesi ile şenlenecek. Nilüfer ve Kaan'ın hakaretler eşliğinde başlayan tanışmaları farklı bir evreye geçmesini izleyeceğiz.
Öpüşme sahnesinde patlayan havai fişekler pek bir havalıydı.
Bu arada Lutesya Otel’de Eylül ayına kadar kalmak mümkün değilmiş!
Neden mi? Tamamen doluymuş da ondan..!
‘Çift Kişilik Oda'nın ilk bölümü reytinglerde iyi başlangıç yapmış! YouTube’da da 2 Milyon izlenmeye gelmiş durumda trend videolar listesinde ise 3.sırada yer alıyor. ALKIŞ!
Değerli okurlar geçen yazımda sizlere Kanal D ekranlarında hayatımıza giren son derece mütevazı bütçelerle çekilen yeni komedi dizimiz Eşref Rüya’ya dair izlenimlerimi paylaşmıştım. Mail kutuma ne yorumlar ne yorumlar geldi…
Mailleri okuyunca kendime hak verdim!
Evet değerli okur ve izleyicilerle benzer düşüncelerde olmak beni mutlu etti.
Övgüye değer işleri övmek, eleştiri hak ediyorsa da eleştirmek bir izleyen olarak hakkımız diye düşünmekteyim... Şimdi sizlere Eşref Rüya’dan bir sahneyi anlatmaya çalışacağım...
Profesör ve Gürdal bir bıçak atölyesini basıyor. Ama ne basma!
Amerikalı oyuncu Keanu Reeves'in canlandırdığı John Wick karakteri var ya halt etmiş bunların yanında. Yönetmen Chad Stahelski gelsin de nasıl aksiyon çekilirmiş öğrensin diyorum…
Bıçakçıların mekanında Gürdal ve Profesör bir kamyon adamı tahtalıköye yollarken ‘toptan aldıkları’ mermileri bitiyor. Biten şarjörle adamı öldürmesine de bittim arkadaş…
Burası öyle bir bıçakçı ki dünyaya ihracat yapıyor. Binlerce çalışanı var tabi… O yüzden ölenlerin yerine hemen yenileri geliyor ve Gürdal ve Profesörü sıkıştırıyor. Ama öldürmüyorlar…
Çünkü ustalarının onlara söyleyeceği iki çift lafı var. Ha bu arada onca adam ölürken polis nerede diye sormayın!
Neyse dizimize dönelim.
Gürdal, can havliyle Profesöre laf atıyor; “Şanslısın profesör ilk sen gidecen. Bir konum atarsın artık”
Profesör ‘Kelime-i şehâdet’, getirdiği sırada Gürdal bir de ne görsün. Ahşap bir sundurma… Bir hışımla tekmeyi çakıyor ve bu ikili hariç herkes mefta oluyor. Gülmeyin diyeceğim ama komedi bu ya gülün tabi!
Değerli okurlar, yapımcılar ve senaristler “bu halk yer bunları” diyerek aklımızla alay ettikçe bizler daha çok güleriz sizlere. Rahmetli ‘Yıkılmayan adam’ Cüneyt Arkın’a da az haksızlık etmemiştik değil mi?
Gelelim “Bir Zamanlar İstanbul’a…”
Bana göre TRT1’in bu dönem dizisi çıkmazda… Senaryo kısır döngü içinde girmiş çıkamıyor...
Ali ve Seher’in imkansız aşkı. Seher’in ailesi ile yaşadığı çatışma, Çetin Müdürün içine düştüğü bataktan çıkma çabası… Kocası ve oğlunun intikamını almak için Ali’yi öldürme çabası içindeki Nermin.
Mafya, derin devlet, intikam vs. ‘Bir Zamanlar İstanbul’ bence acilen sezon finalini yapmalı ve senaryo ekibi de değişmeli.
Dizi “tamir olmayan yaralar içinde”
Bu arada, dizilerin devamlılık hataları yok mu? Beni benden alıyor…
Ali müstakbel kayınpederi Çetin Müdürü iş merkezinden aşağı atma suçlamasıyla gözaltındadır. Sorguyu Çetin Müdürün tetikçi elamanı Tahir yapar. Yumruklar ardı ardına Ali’nin yüzünde patlar. Ama gelin görün ki Ali’ni suratı beton gibidir yumruklar işlemez. Bir ara kızarıklık görürüz yüzünde Ali’nin ama o kadar. Kan da yoktur şişkinlikte.
Ali, Çetin Müdürün ifadesini değiştirmesi ile içeriden çıkar. Soluğu hastanede alır ve Çetin Müdürün odasına girer Seher ile konuşmak istemektedir. Yüzü ise jilet gibidir. Dayaktan eser yoktur.
Bir de organ mafyasının pençesine düşen Ferhat vardır. Tam organları alınacakken imdada polis yetiriş ve Ferhat kurtulur.
Ferhat’ı daha sonra nerede mi göreceğiz. Ali’nin ailesinin evinde. Ara devamlılık sahneleri yoktur.
Evet değerli okurlar, sizlere, Mr. Nobody’den (Bay Hiç Kimse) bir replikle veda ediyorum;
“Neden sigara dumanı asla sigaraya geri dönmez? Neden moleküller birbirinden uzaklaşır? Neden dökülen mürekkep damlası yeniden kullanılmaz? Çünkü evren, harcama ve israfa doğru hareket eder.”
Geri dönüşü olmayan zamanınızı israf etmeyin… Kalın sağlıcakla!
‘Ekran Kedisi’ne ulaşmak için: medyaradar@gmail.com