“Hallederiz abi” zihniyetinin varacağı yer! İnsanın sahteleştiği yerde diploma ne ki?
Medyaradar analisti Atilla Akar diploma skandalı dolayısıyla toplumda ciddi bir “Etik kriz” yaşandığı tespitinde bulundu. Akar’a göre zaten artık herkes işlerini yalan, dolan, sahtecilikle halletme peşinde…
Efendim; benimkisi de bir başka aşırılık. Diploma benim için hiçbir zaman önemli olmadı. O kadar ki mezuniyetim 40 yılı bulacak halen gidip diplomamı okuldan almadım bile. Sadece 'Basın Yayın Yüksek Okulu’ ndan bir mezuniyet belgesi aldım o da ne oldu bilmem. Çünkü gazeteciliği hiçbir zaman diploma ile yapılacak bir iş görmedim. Ne yani haber merkezinin orta yerine göğsümü kabartarak gururla diplomamı mı asacaktım? Doktor olsam tamam muayenehaneme asayım, avukat olsam büroma, mimar olsam ofisime filan. Gazetecilik bir ruhtu ve o da bende aşırı ölçüde vardı. Dolayısıyla diplomaya da ihtiyacım yoktu…
Ne var ki herkes benim gibi düşünmüyormuş. “Kağıt parçası” diyemesem bile kimileri için diploma hayli mühim bir belge imiş. Onun sahtesine ne paralar vermişler. Bazıları onu kullanıp daha fazla kazanmak bazıları ise içlerinde ukde kalan komplekslerini giderip, daha saygın bir imaj, terfi ya da statü kazanmak için bu yola başvurmuşlar. O kadar ki artık talep patlaması olmuş ve iş organize bir görünüm almış. Hatta bir tür vatan vazifesi bile icra etmiş sayılırlar. İstatistiksel manada memleketin eğitim seviyesini yükseltmişler. Bravo doğrusu!
Devletin “Dijital güvenlik” meselesine ise hiç girmiyorum. Benim güvenliğimi düşünmeyenleri ben niye düşüneyim? Onu da “Güvenlik ve istihbarat uleması” düşünsün artık!..
Diplomalı Kifayetsizleri Ne yapmalı?..
Neyse, malum şimdilerde bir “Diploma Skandalı” patlak verdi. Bunun için bir şebeke kurulmuşa dahi benziyor. Şimdilik yüzlerce kişiden söz ediliyor ama binleri de bulabilir. (Bana göre bu leblebi çekirdek olmalı!) Çoğu kişi muhtelif branşlarda diploma almış. Bunların çoğunun devlette, siyasette olduğu söyleniyor. Bakalım kabak kimlerin başında patlayacak?
Halı yıkamacı psikolog, anahtarcı makine mühendisi, temizlik görevlisi hukukçu, pazarlamacı eczacı, kuaför mühendis, vb olmuşlar. ( Bu arada vatandaşlık, ikamet, sağlık raporu, ehliyet, tapu, infaz sistemi, silah ruhsatı, vb gibi düzenlemeler de olmalı) Şaka gibi. Üstelik bunlar “İşini bilir” kabul ediliyor. Toplumdan “Aferin” bile alabiliyorlar. Bu durumda bizler ne oluyoruz bilmem?..
Gerçi ben o kadar kızamadım. Muhtelif fiili görevler kifayetsiz muhterislerle dolu olunca “Bir eksik bir fazla ne fark eder” bile dedim. Bunlar açıktan kifayetsiz birde diplomalı kifayetsizler var ki asıl tehlike bence onlar. Hem belki bunlar daha çalışkan çıkar!..
Her Şeyin Sahteleştiği Bir Dünyada Diploma Sahteymiş Çok mu?
Bu sonuç hiç “Şaşırtıcı” değil. Bana kalırsa her şey insanın sahteleşmesiyle başladı. Sonra duygular. Ardından tümüyle “sistem” in sahte bir kurguya, beklentiye oturması geldi. Beraberinde devletin sahte bir “Ehillik” üzerine oturmasıyla şahlanışa geçti. Gerçekle sahte, yalanla doğru adeta yer değiştirdi. Sahte ile yalan kendi başına ayrı bir değer kazandı. Sahiciliği arada bulasın. Bekleyin, duvara toslamamıza az kaldı!..
Bazıları devletle toplumu çok ayrı şeylermiş ve birbirinin zıttı gibi görüyor. Liberal aptallaşmanın başlattığı hastalıklı bir bakış açısı bu. Devleti yönetenler uzaydan gelmiş sanki. Oysa bunlar bir madalyonun iki yüzü gibi. Toplumsal formasyon, insan malzememiz ne ise devlette üç aşağı beş yukarı öyle oluyor. Avam, kurnazlığını, hilekârlığını, kural tanımazlığını her yere taşıyor. Onlar girdikleri her yerde abrakadabra yapmayı iyi bilirler. Sahtelik paçalarından akıyor!..
Kalpazan Duygular Baskın Çıktı!..
Ortada bir etik, buna göre bir aile geleneği, eğitim, kurallar toplumu olmayınca sonuçta ne gerçek ne sahte şaşırdık. Hiç birimiz süte batmış ak kaşık değiliz. Hepimizin hataları, kusurları, hırsları var. Lakin bu kadarı da fazla. Fren tertibatı kalmadı. Eskiden sadece kalp paralar vardı. Şimdi “Kalp İnsanlar” çıktı. Ve onlar iyi kötü edepli davranmaya çalışan insanlara baskın geldi. Ne büyük haksızlık!..
Çevrenize bir bakının, dostluklar, arkadaşlıklar sahte. Aile yakınlıkları, kardeşlikler, sevgiler, gülümsemeler, gözyaşları, el sıkmalar, söz vermeler, güvenmeler, samimiyetler, ilgiler, aşklar, ehillikler, inançlar, hatta ve maalesef vatanseverlik, vb bile sahte. İçeriğiyle oynanmış ürünleri, yiyecekleri saymıyorum bile…
Geriye ne kalıyor peki? Biz neye “Gerçek” diyebileceğiz? Gene çevrenize bakının, şerefsizlik ve yalancılık gerçek. Üçkâğıtçılık, ikiyüzlülük, çıkarcılık, kıskançlıklar, bencillik, ayak kaydırmalar, dolandırmalar, hesapçılık, sömürmeler, kazıkçılık, fırlamalık, düşüncesizlik, cehalet, beceriksizlik, vurdumduymazlık, hoyratlık, terbiyesizlik, görgüsüzlük, magandalık, hırtlık, yavşaklık gerçek.
Bütün bunlardan topluma hakaret sonucu çıkmasın lütfen. Aksine eğilimler de olmakla birlikte bunların dominant hale gelmekte olduğunu vurgulamaya çalışıyorum. Yani ki “Saldım çayıra Mevlam kayıra” durumları...
Ortada Zihniyet Sorunu Var!..
Bu toplumun ve dolayısıyla devletin ciddi bir silkelenmeye ihtiyacı var. Varda mevcut haliyle bunu başarabileceğinden epey şüphedeyim. Bu ufuktaki, bunu başarabilecek çapta kadroları göremiyorum. Çünkü adına zihniyet dediğimiz şey öyle bir çırpıda değişmiyor. Hatta çoğu kez hiç değişmiyor. Kılık değiştirip tekrar karşımıza çıkabiliyor. Afra tafralarından geçilmeyen, bir sürü boş beleş adam ortalığı doldurmuş vaziyette….
Türk toplumu şu an tepeden tırnağa bir yalancılık, samimiyetsizlik, sahtekârlık krizi yaşıyor. Üstelik bunu aşmaya hiç niyeti yok gibi. Her şeyi üstünkörü, ciddiyetsiz, hakkını vermeden yapıyorlar. İşin komiği “diplomalıları” da öyle. “No Problem” modundalar!..
Çünkü bunu sağlayacak zihinsel arka plana, farkındalığa, kültüre, bilgiye, beceriye, niyete, adaba, ahlaka sahip değiller. “Gemisini kurtaran kaptan” cılık oynuyorlar. Gemiyi kayalıklara sürme pahasına. Gerçi herkes bunlardan şikâyetçi ama kimse dönüp kendine bakmıyor. Herkes alabileceğinin azamisinin ve verebileceğinin asgarisinin hesabı peşinde. Bunun için hangi araçları kullandıklarının bir önemi yok. Bir diğeri ötekini kazıklama peşinde. Mezara götürecekler lavuklar sanki!..
Sahtelik Temel Düsturumuz Olmuş!..
Görüldüğü üzere, her şeyini sahtelik, yalan üzerine kurmuş, bütün olumsuz duygu ve davranışların cari olduğu, bir sis bulutu gibi her yanı kapladığı bir yerde düzlüğe çıkmak olanaksız görünüyor. Böyle bir toplumun “Oh be!” demesi, feraha ermesi, dengesini bulması zor değil adeta imkânsızdır.
O yüzden “Diploma skandalı” na yalan, dolan denizinin yanında ancak küçük bir havuz olarak kalır belki. O havuza su taşıyanlar ise varoluşumuza bakış açımızı değiştirmediğimiz sürece hepimiziz!..
“Hallederiz abi, sıkıntı yok” toplumu ve alışkanlığı ile ancak buraya kadar!..
06. 08. 2025.