Bu filmi daha önce görmüştük! Yaşananlardan hiç ders almadık mı?

Medyaradar analisti Atilla Akar, son Hacettepe Üniversitesi’ndeki “Maskeli ve Palalı saldırgan” olgusunu değerlendirip, bazı tavsiyelerde bulundu…

Efendim; 78 kuşağına mensup biri olarak benim gençliğimde çok berbat bir sürecin içine çekilmiştik. Önceleri fakültelerde gençlik arasında sağ -sol çatışması gibi başlayan kavgalar kısa sürede silahlı çatışmalara dönüşmüş, her iki kesimden yüzlerce genç toprağa düşmüştü. Kan ve körlemesine şiddet dolu günlerdi o günler. Olan gençlere oldu.

Bedelini Gençler Ödedi!..

O zaman yaşanan NATO - GLADYO konseptleri doğrultusundaki bir “Kontrollü iç savaş” süreciydi. Sonraları iş gençlik çatışmaları olmaktan çıkıp tüm toplumsal kesimlere yayılan bir manzara arz etmişti. Sonuçta bu senaryoyu kurgulayanlar o dönem dökülen kanlar üzerinden darbe planlarını hayata geçirdiler. Bu kez hapishaneler gençlerle doldu. Kimileri de idam sehpalarına gittiler. Herkes şu veya bu ölçüde bir bedel ödedi. Ben ise en çok rahmetli anacığımın endişe dolu gözlerle akşamları pencereden benim gelişimi beklediğini hatırladıkça üzülürüm.

Bunun bizim dışımızda bir güç tarafından planlanan bir tür “Oyun” olduğunu ancak çok sonraları fark edebildik. Birilerimiz o taraftan birilerimiz bu taraftan “memleketi kurtardığımızı” zannediyorduk. “İdeolojik klişelerimiz” e göre dost-düşman tanımları yapıyorduk. (O yüzden kendi payıma bu istikamette gençleri, toplumu uyaran kitaplar yazmaya koyuldum. Hatta “Türkiye Komplolar ve Provokasyonlar Tarihi” başlıklı bir kitabım bile var) İnsan o hengâmede yaşarken bunları fark edemiyor. Deneyimsizlik işte. Hoş, deneyimli olup da halen fark edemeyenler var!..

Artık bu virüse karşı aşılandık sayılır herhalde. (Acaba?) Bugün her iki kesimden aklı başında ve gerekli dersleri çıkarmış insanlar bunları söylüyor, hatta bir araya gelip konuşabiliyorlar. Oysa o günlerde belki de rahatlıkla birbirlerine silah çekebilirlerdi. Çok yazık, keşke yaşanmasaydı!..

Zaman Tüneline Girdik Sanki!..

İşte son Hacettepe Üniversitesi’nde yaşanan olaylar bana bunları yeniden hatırlattı. Sizi bilmem ama ben sanki bir “Zaman tüneli” ne girmiş gibi oldum. Vahim bir kâbus vakumunun içine çekilir gibiydim.

Öncesinde de “Karşıt görüşlü” (Bu lafı hiç sevemedim. Bir görüşü olan insanın şiddetle işi ne?) grupların irili ufaklı bazı kavgaları olsa da en son yaşanan olaylar hepsini geçti. Bu imajın oluşmasında “Palalı saldırgan” ların ortaya çıkışı belirleyici oldu sanırım. (Öncesinde ise milliyetçi öğrencilerin olduğu kafenin diğer grupça taşlandığı da söyleniyor. Durum tek taraflı olmayabilir. Birde burayı tam anlayamadım. “Hacettepe Ülkücü Teşkilatı’nın reis değişimi ve bayrak devir teslim töreni” olayların tırmanmasına sebep olmuş galiba. Öteki grupta buna engel mi olmak istiyormuş ne bilemiyorum? Her zaman bir neden bulunur zaten!) Ortaya çıkan tablo endişe verici bir tabloydu ve akla 12 Eylül 1980 öncesi süreci hatırlatıyordu. Böyle giderse ve Maazallah kan dökülürse ne olacaktı?..

Dolayısıyla şimdi söyleyeceklerim direkt Hacettepe için değil sadece o vesileyle söylenmiştir. Yalnızca “Uyarı” amaçlıdır!..

Gençler Bu Oyunlara Gelmeyin!..

O bakımdan yaşananlara daha üst perdeden baktığımda son olayı “Öyleydi, böyleydi”, “Şunlardı bunlardı” şeklinde değerlendirmeyeceğim. Kısa yoldan “Faşistler”, “Komünistler” klişelerine, sloganlarına da sarılmayacağım. Nasihat vermeye de kalkmayacağım. Elbette ki biliyorum gençlere nasihat işlemez. Bir kulaklarından girer öteki kulaklarından çıkar. Hatta nefret ederler. “Nereden biliyorsun?” derseniz, çünkü kendimde öyleydim. Adama “Boş konuşuyorsun moruk” derler. Sonuçta bende artık genç sayılmam, 65 yaşındayım!..

Ancak buna rağmen bazı deneyimlerimden çıkan sonuçları, tavsiyelerimi aktarabilirim sanırım. İster dikkate alırlar ister almazlar. İyice fanatikleşmişleri hariç –ki onlara hiçbir şey işlemez- ben ortalama gençliğe seslenmeye çalışacağım. Bir kişiyi bile aşırı tavırlardan uzak tutabilirsem kazanç sayacağım. Gençliği doğasındaki keskinliği, mutlak doğruculuğu, kestirmeden yargılamacılığı, grup duygusallığını nefretten arındırıp bir tutam akılla buluşturabilirsem ne mutlu. Kamplaşmanın hangi tarafında oldukları bence mühim değil!..

Naçizane Tavsiyeler!..

Evet, bana göre durum budur. Aranızda provokatörler mi var yahut abileriniz size yanlış telkinlerde mi bulunuyorlar ya da birbirinizi mi gaza getiriyorsunuz bilmem. Lakin her ne olursa olsun durun ve bir dakika düşünün. “Ben ne yapıyorum?” diye. Bu sizin sigortanız olsun…

  • Her zaman sizin üzerinizden oyun kuranlar olabileceğini unutmayın. Sizi yönlendiren veya aranıza sızmış “kötü niyetli” odaklara ait unsurlar bulunabileceğini hesaba katın!
  • Biraz yakın siyasi tarih okuyun. Ülkenin bilhassa son 50-60 yılında yaşanan komplo-provokasyon ve diğer kışkırtmaların arka planını öğrenin. Geçmişte yaşananlardan biraz ders alın.
  • Dahası birbirinizi gaza getirip, birbirinizin provokatörü olmayın. Bize sıkılı yumruklardan ziyade sıkı beyinler lâzım!
  • Hayat hiçbir ideolojinin dar kalıplarına sığmaz. Hazır konserve düşünceler edineceğinize kendi düşüncelerinizi kendiniz pişirin. Klişe düşünce ve yargılardan uzak durun. Kendinize yanılma payı tanıyın. Hiçbir hazır düşünce deneyimin yerini alamaz.
  • Siyasetçileri, yöneticileri kıyasıya eleştirin. Ama birbirinizden ne istiyorsunuz? Unutmayın, ülkede yanlış giden şeylerin sorumlusu sizler değilsiniz.
  • Kimse sizden her konuda anlaşmanızı, uzlaşmanızı beklemiyor. Ancak her konuda çatışmanızda şart mı?
  • Sırf sizin gibi düşünmüyorlar diye başkalarına düşman olmanın ne kadar mantıksız olduğunu hiç düşündünüz mü?
  • Birbirinizin milli, dini, siyasi, kültürel sembol ve değerlerine sataşmayın, saygı gösterin.
  • Unutmayın; üniversiteler hiçbirinizin babasının tapulu malı değil. Oraya girmeye hak kazanan herkes girebilir. Ama kimse “Burası benim başkası giremez” derse olmaz. Orası bir eğitim yeridir sizin boks ringiniz değil. Azıcık olgunlaşın, ergen tavırlardan kaçının.
  • Hangi gerekçe ile olursa olsun, şiddeti mazur görmeyin, göstermeyin. Sorunları şiddetle çözebileceğiniz zannına kapılmayın.
  • İlla ortak değer arıyorsanız Atatürk, cumhuriyet ve bayrağımız bunu zaten sağlıyor. Hiç değilse buralarda uzlaşın.

Devletin Tutumu Önemli!..

Tam bu noktada devlete de bir uyarım var. “Mutlak tarafsız” davranın. Kim yaparsa yapsın, üniversiteyi kaosa sürükleyen kişi ve gruplara karşı müsamaha göstermeyin. Dolaylı veya açık destek sunmayın. Filanca grubu koruyup falanca grubu ezmeyin. Bu sadece sorunu daha da derinleştirir. Gücünüzü sadece ve sadece devlet otoritesini adil şekilde kullanmaya harcayın. Olay çıkarmak isteyenleri engelleyin.

Şayet devlet içinde eski yöntemleri bugüne taşımak isteyenler varsa da bence vazgeçseler iyi olur. Ki, son saldırı –maalesef- resmi destekli planlı ve organize bir saldırı manzarası arz etmektedir. Çok tehlikeli bir sürecin tetikleyicisi olabilirler. Bazı şeyleri ne çabuk unutuyoruz. Biran önce hatırlasak iyi olur!..

Yürü be Koçum Kim Tutar Seni!..

Bu tavsiyeler hoşunuza gitmeyebilir. Fakat azıcık saksıyı çalıştırırsanız hak verirsiniz. O yüzden ne kendinizi ne de birbirinizi gaza getirmeyin. Hele de “Yürü be koçum, kim tutar seni” türünden telkinlere hiç kapılmayın. Belli planların piyonu olmayın. İnancınız, ideolojininiz her zaman olabilir. Ancak bunların aklınızın önüne geçmesine izin vermeyin. Her şeyi önce aklınızın süzgecinden geçirin ki sonradan pişman olmayasınız. Anlatabildim mi sevgili gençler?..

Hülasa; fazla lafa gerek yok, mayına basmayın ve ülkeyi yeniden sorumsuzca bir saflaşmanın içine sokmayın yeter!..

30. 10. 2025.

ATİLLA AKAR Diğer Yazıları