AK Parti - CHP kavgasında yeni boyut! “Ahlaksız teklif” mi “zarf atma” mı?

Medyaradar analisti Atilla Akar, CHP ve AK Parti arasında yaşanan “İmralı’ya gitme” teklifi iddiasını değerlendirdi…

Efendim; 1993 yapımı başrollerini Robert Redford ve Demi Moore’un oynadığı “Ahlaksız Teklif” filmini izlediniz mi bilemiyorum. Filmin konusu özetle karısıyla bir gece birlikte olmak için evli çifte1 milyon dolar teklif edilmesi anlatılmaktadır. İşte benimde aklıma nedense - aslında duruma hiç uymasa da- CHP’ye yapıldığı söylenen İmralı’ya gitme teklifi iddiası geldi. Sadece bir çağrışımdır. Yoksa benzeri bir isnatta bulunuyor değilim elbette.

Eminim -eğer doğru ise- kim bilir siyasette daha başka ne “Ahlaksız teklifler” yapılıyordur. (Para, makam, hapisten salıverilme, vb) Bizim bunların çok azından haberimiz oluyor muhtemelen. Ancak bazıları ciddi tartışmalar yaratabiliyor. Bazıları ise boş sayılıyor. Buradaki hangisi hatta gerçek mi bilemiyorum…

Birlikte “Günah İşlemeye” Davet Gibi!..

Neyse, sadede geleyim… Nitekim son İmralı ziyaretine dair durumu değerlendirmesi istenen CHP Genel başkanı Özgür Özel şunları söyleyecekti: “Şimdi adaya gidildi, fotoğraf vermeye utanıyoruz. Video olmasın, tutanak olmasın. Biz daha kararımızı vermeden önce AKP’de etkili bir isim bize “Siz de gelin adaya. Zaten video olmayacak, fotoğraf olmayacak. Ne gün gidildi, dönüldü belli olmayacak. Koster olmayacak, helikopter olacak. Çünkü gazeteciler bekler orada. Helikopterin kalktığı, indiği belli olmayacak. Gidildikten sonra bir gün sorulacak, ‘O iş yapıldı’ denecek. Hatta istiyorsanız kimin gittiği bile gizli kalabilir, ‘CHP’den biri gitti’ deriz. İlla gelin” dedi. Ben de “Gitmek mi bu o zaman?” dedim. O da “Bu iş böyle olacak” dedi.”

Peki bu ne anlama geliyordu? “Biz bir şeyler yapıyoruz ama ne yaptığımızdan kendimizde emin değiliz, o yüzden saklıyoruz” ya da “Birlikte bir günah işleyelim. Bunu gizli tutacağımızı size garanti ederim” demek gibi “tavlamacı” bir çaba mı? Yoksa zaten kabul edilmesi pek mümkün görünmeyen bir teklifle ne olur ne olmaz denip “Nabız yoklama” yahut “Zarf atma” mıydı? Niyet neydi acaba? Özel bunu ifşa ederken keşke bunun ne amaçla yapılmış olabileceğine dair yorumunu da belirtseymiş. Böyle biraz havada kalmış!..

O halde Özgür Özel’in “AKP’de etkili bir isim” dediği kişi kimdi? Niye bu ismi açıklamamıştı? Ona söz mü vermişti ya da kendisine iftira davası açılmasından mı çekinmişti? Yahut konuşma söylendiği gibi mi geçmişti? Dahası Özel’e bir tür “Tuzak” mı kurulmuştu? CHP’yi suçlamak ve Özel’i tiye almak için bir argüman mı üretilmişti? Şahsi kanaatim Özel bu kişiyi açıklasa iyi olur. Bırakalım cevabı muhatabı versin!..

AK Parti’den Sert ve Kızgın cevap!..

Ne var ki Özgür Özel’in bu iddiası AK Parti cephesinde bir öfke yaratacaktı. Artık doğru olduğu için mi yoksa uydurma olduğu için mi bilinmez. Lakin AKP Grup Başkanı Abdullah Güler’den gelen somut cevap şuydu:

"Sayın Özel'i ciddi davranışa davet ediyoruz. Biz çelik çomak oynamıyoruz. Ülkemizin çok ciddi meselesini yürütüyoruz… CHP gibi bir partinin Genel Başkanı, sabah mı gittiler akşam mı gittiler, helikopterlerle mi gittiler. Bu mudur önemli olan. Yalan arkadaşlar. Bu sürecin kimler tarafından yürütüldüğünü bütün kamuoyu biliyor. Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından yetkilendiren arkadaşımız belli. Biri benim, biri Efkan Bey yine parti sözcümüz Ömer Çelik ve Özlem Zengin Hanımefendi. Kimmiş bu yetkili, açıkça söylesin. İşi magazinleştirmesinler. Herkes büyük bir özenle buraya katkı sağlasın. Komik komik uydurma ifadelerle bu işi basitleştirmesinler."

Güler’in “Kimmiş bu yetkili, açıkça söylesin.” itirazı makul gibi görünüyordu. Öte yandan söylenen sözlerin kurgusu ve sonradan doğrulanan kimi bilgiler böyle bir konuşmanın gerçekleşmiş olabileceğini de akla getiriyordu.

“Bizden Ne Saklanıyor” Duygusu Oluştu?..

Son İmralı ziyareti öncekilerden bayağı farklı oldu. (Nedeni TBMM adına yapılması ve Apo’ya adeta resmiyet kazandırmasıydı) Sadece farklı değil, üstüne tam bir “Muamma” ya dönüştü. Bazı manasız gizlilikler yapıldı. Dolayısıyla hepimizde şu veya bu oranda “Bizden ne gizleniyor?”, “Kapalı kapılar ardında ne pazarlıklar yapılıyor?” duygusu uyandırıyordu. Nitekim tutanakların açıklanmayacağının söylenmesi da bu imajı güçlendiriyor.

Dolayısıyla bu olayda aynı minvaldeydi. Sonunda iş inanıp inanmamaya kalıyordu. Bu ise tuttuğunuz tarafa göre değişiyordu. Zaten rasyonalitenin iptal olduğu, tarafgir duygusal tercihlerin başat olduğu bir siyaset ve toplumdan da başka türlüsü beklenemezdi. Şimdi burada baştan peşin hükümler vermek yerine bazı anahtar sorular üzerinden bir yöntem izlemeye çalışalım…

Akla Takılan Manidar Sorular!..

  • Gizliliğin olduğu ve insanların gizliliğe ama gönüllü ama değil zorlandığı her yerde mutlaka kasıtlı veya değil, yanlış veya eksik anlatılan bir şeyler vardır.
  • Bu çapta bir olayda gizliliğin çapı da büyür. Gizliliğin çapı büyüdükçe yalan, yanlış çarpıtmaların ve “Paranoya” duygusunun çapı büyür.
  • Gizlilik olayın doğasında vardır. Ancak bazıları bunu ölçüsünde kullanır bazıları abartır, hatta kötüye kullanır. Olay doğrudan siyasi veya zihinsel provokasyonlara, şaşırtmacalara açık hale gelir.
  • Ancak Türk toplumunun geleceğini bu kadar etkileyebilecek bir durumda gizliliği bu kadar zorlamak ve öne çıkarmak sakıncalı olabilir. Toplumda “Kandırılıyor muyuz?” hissi uyanır.
  • Hele AK Partili Hüseyin Yayman’ın verdiği zikzaklı cevaplar işi epey tuhaflaştırdı. Hatta o kadar ki işin ciddiyetine ve güvenirliğine iyice gölge düşürdü. Zaten mevcut kuşkuları iyice arttırdı.
  • Bu olay özelinde Abdullah Güler’in beyanına göre AK Parti açısından kendi, Efkan Bey (Ala), Ömer Çelik ve Özlem Zengin sorumlu. O halde bu teklifi Özel’e aktaran onlar değilse kim? Başka teklifler de oldu veya oluyor mu?
  • Yoksa AK parti içinde onları da aşan başka “Yetkili” kişiler mi var? Onlara “Rağmen” birileri bir iş çevirmiş olabilirler mi?
  • AK Parti içinde muhtelif klikler olduğu biliniyor. Ayrıca açılımdan ve İmralı’ya gitmekten yahut gitmemekten yana gruplar mevcut olduğu söyleniyor. Bu durumdan çeşitli hesaplarla olayı Özel’e aktarıp durum karıştırılmak istenmiş olabilir mi?
  • Bu kişi tespit edilmiş ama sırf Özel’e yüklenme fırsatı yarattığı için afişe mi edilmiyor?
  • İki ortak arasında (AKP-MHP) olduğu varsayılan tartışmaların bir manevrası olabilir mi?
  • Özel, bu kişiye hemen nasıl inanıp güvenmiştir? Başka bilgilerle çek edilmiş midir? Çevresiyle bunun analizini yapmış mıdır?
  • Özel kasıtlı yanıltılmış olabilir mi? Bu yansıtmayla ne murat edilmiştir. Bu gibi sözlerle gerçekten Özel’in ikna olacağına inanılmış mıdır? Çünkü söylenenler çok komik, bu gibi sözlere kim kanar, niye tavrını değiştirir?
  • Özel’in “Öyleyse hemen katılalım” demesi mi safça beklenmiştir.
  • Komisyon o günden bugüne neden toplanamıyor ve erteleniyor?
  • Bu ziyaret madem bu kadar “Hayırlı” ve “Ülkenin yararına” bu kadar gizem niye? Yoksa beklenen verimde cevaplar alınamamış mıdır?
  • Bütün bu yansıtma CHP’nin adaya gitmemesinin cezası mıdır?
  • CHP’nin bundan sonraki komisyon ve açılım konusundaki tavrını etkilemek için mi tezgâhlanmıştır?
  • Özel DEM’in gitme baskılarına karşı böyle bir hikâye uydurmuş olabilir mi?
  • Bir tür “Psikolojik operasyon” mudur?
  • Yoksa biri sırf “Gevezelik” mi yapmıştır?

Tabii başka alternatif sorularda olabilir. Bunlar kesin değildir. Bilemiyorum ama böylesi şartlarda insanları aşırı gizliliğe zorlayanlar her zaman daha şüphe çekicidir. Size bu eksende kimin söyledikleri daha inandırıcı geliyor?..

28. 11. 2025

NOT: CHP 39. Olağan Kurultayı bugün başlıyor. İzlemeye çalışalım bakalım. Ne tartışmalar, sonuçlar ve ne gibi mesajlar çıkacak?

ATİLLA AKAR Diğer Yazıları