Pantolon Uyduramadık Gömlek Verelim!.. Apo’yu Meclise Getiremedik Meclisi Ona mı Götürelim?..

Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, MHP Genel başkanı Devlet Bahçeli’nin komisyondaki milletvekillerinden bazılarının İmralı’ya gidip Öcalan’la görüşme yapması çağrısını değerlendirdi…

Efendim; Sayın Devlet Bahçeli şaşırtmaya devam ediyor. Aslında şaşırtmıyor ama sonunda dönüp dolaşıp o duygu içimizde bir şekilde yer buluyor. Malum, Bahçeli yaklaşık bir yıl önce önce TBMM açılışında DEM’lilerle tokalaşacak, ardından da MHP’nin TBMM Grup Toplantısı’nda çıkıp “Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa gelsin TBMM'de DEM Parti grup toplantısında konuşsun" diyerek, ilkinden daha şaşırtıcı bir tavır sergilemişti. Ondan sonra Öcalan’a dair “Sayın” lar, “Kurucu lider” hitapları gırla gitmişti.

Teröristbaşı’ndan “Sayın Öcalan” a!..

Gerçekten de o günden beri epey tuhaf durumdayız. Misal, bir yıl önce Öcalan’a “Sayın” desek anamızı ağlatırlardı. Ne bölücülüğümüz kalırdı ne “Teröristbaşı bebek katili” ni övmemiz. “Hain” likle damgalanmamız, belki de içeri atılmamız bile garantiydi.

Şimdi ise Öcalan’a “Sayın”, demeyeni haşlıyorlar. Artık “Teröristbaşı”, “Bebek katili” diyeni suçludan sayıyorlar. Daha da kötüsü üç gün sonra başka bir şey denilmeyeceğinin, kavramların yeniden değiş tokuş edilmeyeceğinin garantisi yok. Artık ne kısmet olursa!..

Ancak ben burada “Denmeli mi denmemeli” konusunu tartışmıyorum. Zaten ortaya böyle bir “Proje” konduktan sonra zorunlu sonuçlarından biri olarak manası ve gereği kalmıyor. İlginç ama somut durum bu!..

Komisyonun İmralı Ziyareti!..

Neyse, Devlet Bahçeli’nin yeni çağrısı dikkat çekiciydi. Bahçeli bu kez de Gerekirse Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nda görev yapan milletvekillerinden bir grup İmralı’ya giderek yüz yüze görüşme sağlamalı, mesajlar ilk ağızdan alınmalı ve kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Bunda çekinilecek bir husus görmüyorum.” demekteydi.

Demek ki Öcalan -DEM’in halen süren ısrarlı talebine rağmen- TBMM’ye getirilemeyince (Kamuoyunun pek hoş karşılamayacağı anlaşılmıştı herhalde!) TBMM’nin ona götürülmesi daha ehven görülmüş. Zaten arzulanan sürecin bir diğer “Mantıki” sonucu da bu görünüyor. Böylelikle ilk şıkkın doğurabileceği sakıncalardan izole olunuyordu. Tabii bununda kendi içinde sıkıntıları vardı. Denilebilir ki (Aslında deniliyor!) “Ne yani TBMM’nin milletvekilleri Apo’nun ayağına mı gidecek?..”

“Muhataplık” Aranıyor!..

Doğrudur. Oluşabilecek manzara bu. Ancak eğri oturalım doğru konuşalım. Öcalan’la görüşmeye giden DEM milletvekilleri aynı sıfatı taşımıyorlar mıydı? “Onlar başka” denilip geçilebilir mi? Şimdi diğer partilerin temsilcilerinin de bulunması mı sorun teşkil ediyor? Sembolik olarak meclisi temsil eder bir duruma düşülüyor sanırım.

Zaten Öcalan ve DEM’liler de bu tarz bir “muhataplık” ilişkisi istiyorlar. Mesajlarını onlar üzerinden vermek, TBMM tarafından “Komisyon” adı ve statüsü altında olsa da kale alınmayı bekliyorlar. İş bu sayede daha bir resmiyete dökülecek ve belki de Öcalan bir adım sonrasında yeni bir “statü” kazanacak!..

Ehven-i Şer Seçenek!..

Artık bu noktadan sonra yapılan ve yapılması mümkün bütün itirazlar anlamını kaybediyor. Ya da “İmralı cezaevi olsa dahi devletin bir kurumu.” şeklindeki yaklaşımlar önemsizleşiyor. Sonuçta gitmiş oluyorsun. Sürecin aşamalarından biri de bu oluyor herhalde. (Zaten bana kalırsa Apo onlara öyle bir bağlama çeker ki, hepsi Apo’nun aslında ne kadar “Barış güvercini” olduğuna ikna olmuş şekilde dönerler!) İster benimse ister benimseme!..

Bu durumda seçenekler daralıyor. Ya hiç gitmeyeceksin (Ki, bu saatten sonra biraz zor) ya da “Sürecin iyiliği için” bunu zorunlu göreceksin. Sanırım devlet kendi içinde belki biraz bocalama geçirmiş olsa da sonunda bunda karar kılmış. Hani biraz “Dostlar alışverişte görsün” ya da “Apo’nun ve DEM’lilerin gönlü olsun” babında. Prosedürü tamamlayalım gibisinden bir tür “Ehven-i Şer” olarak yahut!..

Asıl Mesele SDG/YPG mi?..

Peki bu neyi çözecek? Verilecek mesajlara bağlı. Bir yanıyla zevahiri kurtarmak gibi. Diğer yandan anladığım o ki, Öcalan’dan bir “beklenti” var. O da bu an için Bahçeli’nin ağzından şöyle formüle edilmiş: “Beklentim şudur: PKK’nın kurucu önderliği SDG/YPG’ye direkt aynı mahiyet ve muhtevada bir çağrıda bulunarak, Şam yönetimiyle imzalanan 10 Mart tarihli mutabakata uyulmasını istemelidir” Demek ki bu noktada oluşmuş bir sıkıntıyı Öcalan’ın gidermesi beklenmektedir. Atılacak bazı adımlar bu şarta bağlanacağa benzer. Gerisi zamana kalmış ki o noktada biraz “sabırsızlık” var gibi!..

Herhalde Millî Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” nun bazı üyelerine yakında İmralı yolları görünecek. Bakalım dönerlerken kucaklarında hangi mesaj ve talep paketleri olacak?..

08.10.2025

NOT: İlginçtir. Tam bu aşamada DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit'in TBMM'ndeki grup toplantısında yaptığı konuşma sırasında meclis tarihinde bir ilk olarak kayda geçerek, salonda "Biji Serok Apo" sloganları atıldı. Bu artık tam Bahçeli’nin İmralı çağrısı tartışılırken yeni şımarık bir çıkış mıydı yoksa bir şeyleri provoke etmeye yönelik bir tavır mıydı bilmiyorum? Her ne olursa olsun meclis çatısı altında bu hadsizliğe teşebbüs edilebilmesi başlı başına bir skandaldır.