Maksat üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek! Sıra Mansur Yavaş’a mı geldi?

Medyaradar analisti Atilla Akar, ABB’deki konser gözaltılarının genişleyip Mansur Yavaş’a kadar uzanıp uzanmayacağını ve ihtimalleri tartıştı…

Efendim; bu yazıyı yazma niyetiyle bilgisayarın başına oturduğumda televizyonda Mansur Yavaş’ın basın toplantısı vardı. Haklarındaki iddiaları delilleriyle ve birer birer çürütmeye çalışıyordu. Gene de duruşuyla oldukça radikal ve vakur buldum. Doğrusu Mansur Bey’i hem anladım hem de onun adına üzüldüm. Niye derseniz şundan; çünkü siz ne söylerseniz söyleyin öyle anlaşılıyor ki birileri kendisini sıkıştırmayı kafalarına koymuşlar. Ne derseniz deyin ikna olmayacaklar. Kaçarı yok gibi!..

Halâ –kendince anlaşılır bile olsa- beyhude bir şekilde rakamlarla, faturalarla, vb, filan kendini aklamaya çalışıyordu. Diğer yandan da Melih Gökçek dönemiyle kıyaslamalar yapıyordu. Tümüyle haklı dahi olsa bunların hiçbir önemi yok. Bu soruşturmalar için düğmeye basanlar bunları bilmiyorlar mı?

Operasyonun İlk Ayağı mı?..

Peki bundan sonra ne olur? Bu süreç yeni bir “Operasyon” dalgasına yol açar mı? Dahası Mansur Yavaş’ı da bir anda Ekrem İmamoğlu gibi içeride bulabilir miyiz? Oradan biraz buradan biraz, üzerine az itirafçı yöntemiyle hakkında bir “İddianame” hazırlanabilir mi? Sonrası cumburlop içeri!..

O manada bu konser masrafları filan operasyonun ilk ayağı, işaret fişeği mi oluyor acaba? Ya da nabız yoklaması? Hani “Bakalım ne tepki oluşuyor” babında? (Gerçi artık tepkiyi fazla umursadıklarını zannetmiyorum) Olay çoktan bildik kuralları aştı zaten. Biz hele suyu bir bulandıralım da…

Kültür İşleri mi Kültürsüzlük İşleri mi?..

Lakin beni asıl düşündüren nokta şu: eğer mesele konser harcamaları, şu bu ise bu konuda “Günahsız” bir belediye bulmak mümkün değil. Partisine bakılmaksızın bütün belediye başkanları şu veya bu ölçüde, cüsseleri çapında bu tarz harcamalar yapmışlardır. Özellikle de belli özel günlerde yahut yaz aylarında “Şu şenliği bu şenliği” denilerek paralar laylaylomcu boş işlere akıtılmıştır. Milleti eğlendireceğim, kendimde şov yapacağım diye herkes şu veya bu ölçüde kesenin ağzını açmıştır. Buralardan yüklenilecekse herkese yüklenilmeli…

Nitekim Mansur Yavaş’ta bu durumun farkında olmalı ki kendi hassasiyet ve farklarını şu şekilde izah etmeye çalışıyordu: “O paraları konserlere vermişler' diyorlar. Konser yapmayan belediye var mı? Özellikle milli günlerimizi çok kuvvetli bir şekilde kutlamak istiyoruz. Kutladığımız alan da başkentimizin kurulduğu alanlar. Harcadığımız bütçeye lütfen bakın. Harcadığımız para bütçemizin binde 4'ü. Biz milli günlerimizi hep birlikte yan yana gelerek, aynı duyguları paylaştığımız Türk insanıyla kutlamaya devam edeceğiz.”

Gözünün Üstünde Kaşın Var!..

Neyse, gelelim sadede… Bugün tartışılan konu bunlar değildir. Konserler bahane edilerek yapılan bir operasyonu daha çok andırmaktadır. Bir kuruşluk bile anormallik olmasa dahi yaratılmak istenen “Algı” bu yöndedir. Ya da tam tersine doğru olsa bile bu kez de insanlar bunun “Hukuki olmayıp siyasi bir operasyon” olduğuna inanmaktadırlar. Belki de en berbat durum budur!..

Dolayısıyla işler artık iyice çığırından çıkar gibidir. Haklı veya haksız, doğru veya yanlış -ki, önemleri kalmamış gibi- bu tarz operasyonlar bir şekilde siyasi süreçlerle hem bağlantılı olmakta hem de yeni süreçlere bağlanmaktadır. Ve bunun için –maalesef ki- “Gözünün üstünde kaşın var” türünden bahaneler yetebilmektedir. Fren tertibatı kalmamıştır!..

Operasyon Genişler mi?..

Bu konularda rivayet muhtelif. Örneğin gazeteci İsmail Saymaz, ABB’ye yönelik başlatılan “Konser operasyonu” nun ardından sırada belediyenin başka şirketlerinin de olduğunu ileri sürecekti.

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanı seçilmesi için “2028’i dikensiz gül bahçesine çevirmeye” çalıştığını söyleyen Saymaz, “Bu operasyonlarla murat edilen, Yavaş’ın ‘dürüst ve güvenilir’ imajını sarsmak ve itibarını yok etmektir. Yavaş’ı bütün anketlerin birincisi ve potansiyel cumhurbaşkanı adayı yapan, Beştepe’nin uykularını kaçıran, işte bu itibarıdır. Yavaş, Özlem Çerçioğlu gibi altı metrekarede tutulma korkusuyla ‘Cumhurbaşkanı’nın himayesine’ girmeyi kabul edecek biri olmadığına göre ABB duvarlarını dövecek dalgalara karşı hazırlık yapmalı. Çünkü sıra O’na geliyor.”

Neler Olabilir?..

Bilemiyorum. İşin ucu nerelere varır? Şu an hayli karışık görünüyor. Lakin bu kez eğer bir plan varsa, planlayıcıların işi biraz daha zor görünüyor. İnandırıcılık katsayısı biraz zayıflamış gibi. Neyse, bu konuda gerçekçi veya değil neler öne sürülebilir ona bakalım. Bunların mutlak değil sadece varsayım olduğunu, kesinlik aranmaması gerektiğini hatırlatırım…

Gerçekçi yorum: Bütün bunlar bir operasyonun parçaları olup, Mansur Yavaş’ın tıpkı İmamoğlu gibi siyasetten uzaklaştırılabilmesi için yapılmaktadır. Nihai hedef Yavaş’ın tutuklanmasıdır. Durum sertleşecektir. Görünen manzara budur.

Psikolojik yorum: Mansur Yavaş tutuklanmayacak ama bu tarz suçlamalarla yıpratılacaktır. Bir tür psikolojik savaş yöntemiyle “Kişilik ve imaj infazı” amaçlanmaktadır. Hoş, bu izolasyon çabasının geri tepeceğini düşünüyorum o başka.

Korkutucu yorum: Mansur Yavaş, şimdilik bu yolla tehdit edilmekte, korkup geri adım atması ve adaylık arzusundan vazgeçmesi istenmektedir. Ancak Yavaş’ın böylesi bir karakteri olmadığını düşünebiliriz.

Şüpheci yorum: AK Parti içi savaşın yansıması olabilir. Mansur Yavaş üzerinden AK Parti’de bir kliğin diğerine operasyonudur. Böylelikle sert çizgi izlemek isteyen grup “Baskıcı” ilan edilmek istenmektedir.

Kötü niyetli yorum: Özgür Özel’e “Yol temizliği” yapılıyor. Daha öncede kimi zaman dile getirildiği üzere aslında Erdoğan cenahı zayıf buldukları Özgür Özel’in aday olmasını istiyordu. (Ki, aslında o da artık çantada keklik değil galiba!) İmamoğlu fiilen zaten devreden çıkartılarak şimdi de diğer alternatif olan Yavaş silinmek isteniyor.

İyiniyetli yorum: Mansur yavaş parlatılıyor. Devlet içinden bir kanat “Mağdur” ve “hedefte” bir Mansur Yavaş yaratmaya çalışıyor. Böylelikle Mansur yavaş ismi öne çıkartılacaktır.

Düşündürücü Yorum: Olayda Melih Gökçek faktörünün rol oynadığı da ileri sürülebilir. Zaten her şey Melih Gökçek’in operasyon öncesi attığı ve tartışma yaratan bir tweeti ile başlamış görünüyordu. Her ne kadar sonra bu tweetin başka bir olaya atfen atıldığını söylense de kimse pek ikna olmayacaktı. Ancak olayın organizasyonun onu aşacağını söyleyebilirim.

Şimdilik aklıma gelenler bunlar. Sizin aklınıza farklı ve daha dişe dokunur bir yorum ihtimali geliyorsa dikkate almaya hazırım!..

25. 09. 2025