Buyurun Sıcaklık Tatbikatına!.. Bir “Fiziksel Dayanıklılık” Testi mi yapıldı?..

Medyaradar analisti Atilla Akar, İskenderun’daki Deniz Er Eğitim Alay Komutanlığı'ndaki “Aşırı sıvı kaybına bağlı” iki askerimizin ölümüne dair kafasındaki bir soruyu paylaştı…

Efendim; ülkemizde şu sıralar çok acı şeyler oluyor. Bir yanda İskenderun’daki ölüm nedenleri “aşırı sıvı kaybına bağlı kandaki sodyum düzeyinin sebep olduğu çoklu organ yetmezliği” olarak açıklanan askerler, diğer yandan orman yangınlarının hızla yayılması hepimizi fevkalade üzmüş bulunuyor. Artık neredeyse benzer tarz bir olay duymadığımız bir gün geçmiyor. Bu kez askerlerimiz gene talihsizliğe maruz kalmış. Tedirginiz…

Ben ise bunlar içinde en çok İskenderun Deniz Er Eğitim Alay Komutanlığı'ndaki aşırı sıvı kaybına bağlı ölen iki askerimizin ölümüne takıldım. Bu olayı duyduğumdan beri gene kafamda şüphe bulutları oluştu. Paranoyam depreşti. “Acaba” lar beynimi zonklatıyor. (Şu anda bir TV kanalında bu konu tartışılıyor. Ama onlar daha ziyade “Zaafiyet”, “İhmal”, “Düşüncesizlik”, vb üzerine yoğunlaşmışlar. Olabilir. Ben ise daha farklı bir ihtimali dile getirmeye çalışacağım.) Zaten mağaradaki şehitlerimiz olayından bu yana kuşku -ne yazık ki- temel mottomuz oldu. Kesin böyle mi? Bilmiyorum. Ama sorulmaya değer…

Turhan Çömez’in Açıklamaları!..

Olay tüm toplumda infial uyandırırken bir yandan da muhalif cepheden sorular yükseliyordu. İYİ Parti Grup Başkanvekili Turhan Çömez bunlar arasında en önde isimdi. Bunda tıp doktoru olmasının etkisi büyüktü. Çömez şu soruları sormaktaydı:

1. Askerlerimizde sıvı kaybı ortaya çıkmasının nedeni neydi? Uzun süre güneş altında mı kaldılar? O şartlarda eğitim mi yaptılar, onun için mi susuz kaldılar.

2. Sıvı kaybı meydana geldiğinde kişiler önce susuzluk hissederler ve su içerler. Askerlerimiz neden su içmemiş olabilirler?

3. Askerimizin yüksek ateşle hastaneye getirildiği ifade ediliyor, bu ne kadar sürdü ve hastaneye intikal arasında ne kadar süre geçti?

4. Bu esnada askerlerimiz neredeydi, kendilerine herhangi bir müdahale yapıldı mı? Yapılan müdahale neydi? Yapılmadıysa neden yapılmadı?

5. Sıvı kaybının oluşması ve ardından çoklu organ yetmezliğinin gelişmesi için uzunca bir süre geçmesi gerekir, bu tablo ani gelişecek bir tablo değildir.

6. Bu süre içinde neler oldu, neler yapıldı? Bu tablonun tıbbi ve askeri olarak izahını yapabilecek misiniz, yoksa susarak unutulmasını mı bekleyeceksiniz?

Birkaç Soruda Benden Olsun!..

Sayın Çömez’in soruları isabetli ve yerindedir. Ancak akla gelen ve sorulması gereken başka sorularda var bana göre. Dediğim gibi bunlar sadece sorudur. Cevapları başkalarında olsa gerek. Onları da ben sorayım:

1. Bu olaya işgüzar ve aşırı otorite meraklısı bir üst rütbelinin askerleri adeta inadına ve düşüncesizce o sıcakta, alanda bekletmesi hatta zorlaması mı yol açtı? Komuta düzeyinde düşüncesizlik, becerisizlik, ihmal ve muhtelif egosal zaaflar rol oynamış olabilir mi? “Bunlar gençtir, nasıl olsa dayanırlar” mı dendi?

2. Askerde her şey katı kurallara ve yönetmeliklere göre olduğu için aşırı sıcak altında eğitim yahut spor yapmanın da bir kuralı, süresi ve yöntemi yok mudur? Bu sınırların dışına mı çıkılmıştır?

3. Bir sorunla karşılaşıldığında uygulanacak prosedürler yok mudur? Yoksa panik mi yaşanmıştır?

4. O süre zarfında belki kendilerine gelirler, düzelirler diye mi bekletildiler.

5. Aklıma gelen ve galiba benden başka kimsenin sormadığı can alıcı soru şudur; acaba orada bir tür “Fiziksel dayanıklılık” testi, bir “Tıbbi deney” mi yapılmaktaydı? Askerlerin aşırı sıcağa olan mukavemeti mi ölçülmekteydi? O yüzden mi şartlar zorlaştırıldı?

6. Eğer öyleyse bu olayın bir “Tıbbi gözlemcisi”, “kaydedicisi”, raporu olması lazım. Böyle özel görevli ya da yetkili biri var mıydı?

7. Aklıma dahi getirmek istemediğim ama son anda da olsa akla gelen bir ihtimal daha var. Sormak zorundayım: acaba bu erat disiplin suçu işleyip orada “Cezalandırma” amacıyla mı toplanmıştı? Cezaları “güneş altında uzun süre bekletilme” miydi? Burada limitler aşılmış olabilir mi acaba?

Net Bir Cevabı Olmalı!..

Bilemiyorum. Dünya orduları zaman zaman yapar böyle şeyler. Örneklerini yazıyı uzatacağı için vermiyorum. Tatbikat ya da eğitim görünümü altında “Gönüllü” veya askerlerin haberi bile olmadan bazı tıbbi deneyler yaparlar. Çok da acı sonuçları olmuştur. Acaba bu da onlardan biri olabilir mi? Sadece bir ihtimaldir illâ öyledir diyemem…

Bunu kimileri gibi birilerini kestirmeden suçlamak için değil, yurdumuzu, ordumuzu, göz bebeğimiz askerimizi sevdiğim ve endişelendiğim için soruyorum. Umarım hepimiz tahkikat sonrası doyurucu bir cevap alabiliriz…

27. 07. 2025

NOT: Milli Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklama ise şu şekildedir: “25 Temmuz 2025 tarihinde; İskenderun Deniz Er Eğitim Alay Komutanlığında temel askerlik eğitiminde bulunan yedi silah arkadaşımızın; yüksek ateş şikayeti ile tedavilerine Birinci Basamak Muayene Merkezinde başlanmış, müteakiben hastaneye sevk edilmişlerdir. Ancak hastanede yapılan tüm müdahalelere rağmen, kahraman silah arkadaşlarımız muhafız er Hayrullah Halit Karaman ve ikmal er Semih Erdoğan kurtarılamayarak şehit olmuşlardır. İlk otopsi raporunda ölüm nedenlerinin aşırı sıvı kaybına (dehidratasyon) bağlı kandaki sodyum düzeyinin sebep olduğu çoklu organ yetmezliği olduğu tespiti yapılmıştır. Hastanede tedavileri devam eden beş silah arkadaşımızın genel sağlık durumları iyidir. Konu ile ilgili idari tahkikat başlatılmıştır.

Bizleri derin bir acı ve üzüntüye boğan bu olayda hayatını kaybeden aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet, kederli ailelerine, Türk Silahlı Kuvvetleri ile asil milletimize başsağlığı ve sabır, tedavileri devam eden silah arkadaşlarımıza da acil şifalar dileriz.”