Bir bu tartışmamız eksikti! Yüksek sesle müziğin Türkçesi, Kürtçesi mi olur?

Medyaradar analisti Atilla Akar, son dönemde artan toplum içinde yüksek sesle müzik dinleme olaylarını ele aldı ve bunun ciddi bir sorun eğilimi gösterdiğini belirtti.

Efendim; kökenine bakılmaksızın bu topraklarda yaşayan bazı kişilerin ciddi bir toplum içinde nasıl davranacaklarını bilememe sorunları var bence. Yaptıklarının ne kadar anormal, edep dışı, utanılası bir şey olduğunun farkında bile değiller. “Kuralsızlık toplumu” nun gelebileceği en uç noktalardan biri şu “Gürültü” sorunu bence. “Uygarlık” bunların semtine bile uğramamıştır. Her sosyal, kültürel ve etnik kesimden olabilecek bu gibiler “Ayıp” kavramını da unutmuşlar!..

Bir Gürültü Tartışması Nerelere Vardı?..

Neyse, ben bunu niye hatırladım? "Bayrampaşa'da bir ailenin yüksek sesle Kürtçe müzik dinlemesine müdahale eden polisin bazı vatandaşları darp ettiği" iddiası hayli dikkat çekiciydi. Olay sosyal medya mecralarında “Kürtçe müzik dinleyen gençler kötü muameleye tabi tutuldu.” şeklinde verildi. Valilik açıklamasına göre ise tersine “Yüksek sesle müzik dinlenilen araçta bulunan 6 kişinin polislerin sözlü uyarıda bulunmasına rağmen müziğin sesini daha yükselttiğini, araçtan inerek kendilerini uyaran iki polis memuruna hakaret edip, fiziki saldırıda bulunduğu” söylenecekti.

Ardından gözaltına alınan şahısların emniyetteki işlemleri devam ederken, yakınları olduğu tespit edilen 100 kişilik grup, emniyet önünde adeta baskına gelir gibi toplanacaklardı. Anlaşılan daha büyük olayların çıkmasına ramak kalmıştı!..

DEM Parti Fırsatı Kaçırır mı?

Nerede etnik bir tartışma, ayrışma var, nerede etnik temelli bir sürtüşme potansiyeli var hemen orada biten DEM Parti bu fırsatı da kaçırmamış görünüyor. Ateşin üzerine benzin dökmede pek mahir olan bu arkadaşlar “Kürtçeye karşı hazımsızlığa geçit vermeyeceğiz” diye birde kampanya başlatmışlar. Böylelikle basit bir asayiş ya da gürültü tartışmasını etnik temelli bir tartışmaya kadar çekmiş görünüyorlar. “Yüksek sesle müzik dinleme” gibi sosyal bir davranış ya da kamu düzeni problemi biranda bambaşka bir etnik bir boyut kazanacaktı.

Bu olay özelinde bilmiyorum. Olayın ayrıntılı seyri tam nedir acaba? Ama maalesef son dönemde her şey bir yerlere çekilir oldu. Olayın mahiyetine göre durum hemen ya laik anti –laik, ya sağ – sol veya kadın – erkek, Türk – Kürt, vb tartışmasına bağlanır oldu. Belli ki buradan bir siyasi rant devşirilmek ya da toplumsal saflaşmanın daha da artması istenmektedir. Kimse olayı sadece kendi başına “Olay” olarak değerlendirmek istememektedir. Herkes kendine bir “Pay” çıkartmaya çalışmaktadır.

Gürültü, Gürültüdür!.. Türkü, Kürdü Olmaz!..

Bu spesifik olayı geçiyorum. Lakin bir süredir sosyal medya ortamlarında şu tarz haber veya videolar dikkatimi çekiyor. Örneğin Kadıköy sahilinde bir grup genç çevreden gelen şikâyetler üzerine polisle tartışıyor ve kavga çıkıyor. Başka bir videoda Üsküdar meydanında, diğer bir videoda İzmir’de sahilde kalabalık bir grup benzer taşkınca hareketler sergilemekteydiler. Bu davranış yaygınlaşıyora benziyor. Bunlar sadece benim rastladıklarım. Eminim başka yerlerde fazlası vardır.

Bu gibi davranışlar için “Ne var, ne güzel eğleniyorlar işte..” denilip geçilemez. Bu gibilerin hangi milliyet ya da etnik kesime ait oldukları da önemli değildir. Ha halay çekip, davul zurna ile çevreyi rahatsız etmişsiniz ha horon tepip kemençe ile çevreyi rahatsız etmişsiniz. Fark etmez. (Bir ara oturduğum bitişik nizam evin yan hizasında bir grup şımarık- hedonist genç vardı. Müzik setini açtıklarında duvarlar titriyordu. Cinnet geçirmeme az kalmıştı. Ne yani sırf Türk oldukları için onları mazur mu görecektim. “Aferin, iyi yapıyorsunuz” mu diyecektim?) Etnik gerekçelerin arkasına sığınarak gürültü ve edepsizlik mazur gösterilemez.

Kuralsızlık Körüklenemez!..

İster Kürtçe, ister Türkçe, ister İtalyanca, Japonca, vb olsun konu bu değildir. Konu toplum içinde “yüksek sesle müzik dinleme” dir ve yasalara göre – kim yaparsa yapsın- bir suçtur. Arabanın teybini bangır bangır açıp dolaşamazsın. Topluma karşı saygısızlıktır. İlaveten görgüsüzlüktür. Dolayısıyla bu gibi olayların olayın etnik kimlikle, kültürle, müzik tercihi ile fazla bir ilgisi bulunduğunu sanmıyorum. Buradaki temel sorun toplum içinde nasıl davranacağını bilememek daha da kötüsü umursamamak olsa gerek. İnsanları onların her davranışına katlanmak zorunda zannediyorlar. O zaman bu kişinin kökeninin ne olduğu ya da olmadığı önemsizleşmektedir. Hangi etnik kökenden ya da kültürden olursa olsun, benim gözümde gayrı medeni primat seviyesindedir!..

Bu arada her zamanki gibi uyarımı da yapayım. Burada ister istemez tehlikeli bir çatışma potansiyeli vardır. Ayrıca bu gibi davranışların yaygınlık kazanması bende bazı soru işaretleri oluşturuyor. Acaba böylesi davranışlar özendiriliyor, teşvik ediliyor olabilir mi? Bilinçli ve organize midir? (Hani bakın “Bizde varız” babında!) PKK veya DEM tarafından yönlendirilmekte ve kışkırtılıyor olabilirler mi? Akılları sıra bir kimliğin altı mı çizilmektedir? Kim yapıyorsa iyi yapmıyor!..

Özgürlük Keyfe Bağlı Değildir!..

Bana göre burada önemli olan şu; PKK ile anlaşılsa bile sorunun asıl başka boyutları var. Bence Türküyle Kürdüyle temel yaşam kıstaslarında, edep kurallarında, toplumsal davranışta, gündelik hayatta anlaşmak istiyor muyuz, istemiyor muyuz? (Hem “Bu toplumda beraber, kardeşçe yaşamak istiyorum” deyip hem de “Kurallar beni bağlamasın, istediğimi yaparım” diyemezsin. Böyle bir özgürlük dünyanın hiçbir yerinde olamaz!) Bence asıl önemli olan bu. Yoksa yarın öbür gün bambaşka kültürel uyuşmazlıklara, çatışmalara kapıyı aralarız. Son olay bunun alarm veren bir işaret fişeğine benziyor.

Hülasa, kimsenin, bir diğerinin huzurunu kaçırmaya hakkı yok. Herkes efendice davrandığı sürece başımızın tacıdır!..

NOT: Lütfen O4 Mart 2024 tarihli Gürültüsever partiler!.. ‘Hoparlör terörü’ne kim ‘dur’ diyecek?..” başlıklı yazıma bir göz atınız…