Bahçeli’nin "kriz çıkaracağını" sananlar niye yanılıyor? "Ben sana mecburum, sen bilemezsin"

Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, Devlet Bahçeli’nin son açıklamasının temel motivasyonunu analiz etti…

Efendim; MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin salı günü (Dün) grup toplantısında yaptığı konuşma öncesi “Cumhur ittifakını bozacağını” ümit edenler fena halde yanıldı. Böyle düşünenler Bahçeli’nin “Kıbrıs meselesi” ve bastırılmış diğer meseleler yüzünden ortaklığı bozacağını ya da ciddi kriz çıkaracağını zannediyorlardı. (Daha doğrusu temenni edenler diyelim!) Ne diyeyim? Aç tavuk kendisini darı ambarında sanırmış!..

“Ben Sana Mecburum, Sen Bilemezsin!..”

Olay rahmetli Attila İlhan’ın şiirindeki “Ben sana mecburum, sen bilemezsin!..” dizeleri gibiydi. Bir tür zoraki “Katolik evliliği” ne de benzetenlerde çıkabilir. O yüzden konuya öyle bakanlar olayı halen anlamamış demektir. Kimi aşık olduğu için kimi mantık evliği yapar. Kimi eşini yakışıklı diğeri güzel bulduğu için. Bir başkası parası pulu, malı mülkü için. Herkesin bir gerekçesi var.

Aynı şekilde evliliklerin bozulması da farklı nedenlerledir. Kimi aldattığı kimi geçinemediği, kimi aileler işin içine karıştığı, kaynana yahut kayınpeder fitnesinden dolayı, vb bozulur. Ama bizim olayımız öyle değil.

“Derin Dizayn Faktörü” Görülmeden!..

Bizimkiler her Allah’ın günü didişseler bile –en azından şu aşamada- ayrılamazlar. (Fonda “Biz ayrılamayız” şarkısı çalmaktadır!) İkisi de birbirlerine mecburdurlar ve birlikte olma gerekçeleri farklıdır.

Daha önce de söyledim: Erdoğan iktidarını sürdürmesi için Bahçeli ve MHP’ye, Bahçeli ise “Derin dizaynırlar”ın ona biçtiği konum gereği AK Parti’ye ve iktidarı sürdürmeye muhtaçtır. En azından seçimlere kadar böyle. Japon yapıştırıcı ile yapıştırılmışlardır!..

Bahçeli Bu Uğurda Her Şeyi Göze Almışa Benziyor!..

Yoksa koşullar başka olsa ve sırf kendi iradesine kalsaydı Bahçeli bir dakika bile düşünmezdi. Özellikle de MHP, bu ilişkide farklı bir misyonu temsil etmektedir. Şundan gayet eminim: Bahçeli açılım politikası sonucu “Yüzde 0” oy alacak ya da partisi siyaset arenasından silinecek olsa bile (Ki, öyle olmayacaktır) bu politikadaki ısrarını sürdürecektir.

Kimileri ise Bahçeli’nin Apo çıkışından bu yana davranışlarını izahta epeydir zorlanıyor. Hatta yaşlanmasına veya hastalığına bağlayanlar bile var. (Ne kadar komik ve sığ bir bakış!) Ya koşullar ya da “Derin dizayncılar” ın stratejisi değişecek ki Bahçeli değişsin. Başka yolu yok!..

Muhalif Fantezi Şapa Oturdu!..

Nitekim Bahçeli’nin tıpkı 2002’deki Anasol-M yani 57. hükümeti ani bir kararla erken seçime sürüklemesi gibi bir çıkış (Kimi iddialara göre “Gelen esrarengiz bir telefon” üzerine!) yapacağını zannedenler vardı. Ama bilinçaltı ama bilinç üstü arzular şelaleydi!..

Burada benim dikkatimi çeken asıl nokta bu kararın arka planında Ecevit’in Irak işgaline ayak diremesi sonucu oluşmuş küresel ve bölgesel koşullardır. 57. Hükümetin bozulmasının ve yerine yeni bir siyasi alternatif olan 3 Kasım 2002 seçimleriyle AK Parti ve Gül hükümetinin gelmesidir. Şimdi de gene -bu kez tersine- uluslararası ve bölgesel koşullar gereği hükümet ayakta tutulmaktadır. Temel motivasyon budur!..

Olmayacak Duaya Amin Demek!..

Şurası kesin gözüküyor ki, AK Parti ve MHP arasında kimi sorunlar olsa bile özellikle MHP ve Bahçeli bunların dile getirilmesinden hiç hoşlanmıyorlar. “Kol kırılır yen içinde kalır” tavrı içindeler. Bundan bahsedilmesi bile onları öfkelendirebiliyor. Nitekim gazeteci Fehmi Koru’nun “MHP ile AK Parti’nin bağı kopar mı” başlıklı yazısına göndermede olarak Bahçeli “AK Parti ile aramızda bir hadise değil iki tarafı sımsıkı saran bir hakikat vardır. Akılları, vicdanları ipotekli olanların bunu anlaması mümkün değil” diyecekti.

Bence de değil. Değil, çünkü o “Hakikat” yukarıda bahsettiğim “Derin” faktördür. (Bu oluşumdan olumlu ya da olumsuz bir durum olarak bahsetmiyorum. Bana göre bir gerçekliktir o kadar) Dolayısıyla her türden muhalif kişi ve kurumda bunu hesaba katmadan konuştuklarından, olayı halen basit bir kişilik ya da gündelik siyaset meselesi olarak gördüklerinden olmayacak dualara “Amin” demeye pek meyillilerdir. Nitekim son olayda da öyle oldu.

Cevap İronik Oldu!..

Öyle ki Bahçeli’nin partisinin grup toplantısındaki şu ironik sözleri ortaklığı sürdürmeye ne kadar kararlı olduklarının bir göstergesiydi: “29 Ekim’de Anıtkabir’e niye gitmemişim. Resepsiyona niye gitmemişim. Yok Kıbrıs politikasında anlaşmazlık varmış. Geçiniz beyler geçiniz. İddia sahiplerinin hepsi çuvalladı, yine ters köşeye yattı. Sahte ve kaotik görüşlerinizi Cibali karakoluna gidip anlatın. Galata Köprüsü’nü satarken yakayı ele veren Sülün Osman hayatta olsaydı bu kadarına da pes doğrusu diyerek tasını tarağını topladığı gibi terki diyar eylerdi.”

Kimileri olaya bu dar çerçeveden baktıkları sürece yanılmaya mahkumdurlar!..

5. 11. 2025

NOT: Olayın birde Selahattin Demirtaş’la ilgili boyutu var. O da başka yazıya umarım…

ATİLLA AKAR Diğer Yazıları