AİHM kararı tamam ama! Demirtaş’tan ne rol oynaması bekleniyor?
Medyaradar analisti Atilla Akar, Selahattin Demirtaş’a dair AİHM kararı sonrası nasıl bir “Misyon” biçilmiş olabileceğini tartıştı…
Efendim; oyuna yeni bir oyuncu giriyor gibi düşünün. Aslında yeni değil ama sanki uzun süredir sakatlanmış ya da kırmızı kart cezası almış bir oyuncu varsayın. Şimdi sahalara geri dönüyor. Teknik direktör ona yeşil ışık yakıyor. Henüz daha sahaya giremedi. Ancak –bir aksilik olmaz ise- girecek gibi gözüküyor. Çünkü sinyaller o yönde…
Bakalım kimlerle nasıl paslaşacak? Gerçi az sabredin, bu noktada çok farklı bir pencereden ne kastettiğimi tafsilatlı olarak yazının en sonunda izah edeceğim…
AHİM’i Anladık Ya Sonrası?..
Evet, AİHM kararını anladık. Ancak olayın ayrıntısını tam ifade edemesem de aslında hukuki atraksiyonlar tam bitmiş değil. Buna rağmen -hangi formül işletilerek bilemem- ufukta Selahattin Demirtaş’ın tahliyesi görünüyor. Ancak daha şimdiden belli oluyor ki bu aslında hukuki olmaktan ziyade siyasi bir tercih gibi duruyor. Nitekim MHP lideri Devlet Bahçeli, “Demirtaş’ın tahliyesi hayırlara vesile olacaktır” demesi bile olaya yeşil ışık yakıldığının göstergesidir.
Aynı şekilde Erdoğan’ında belli ki gönülsüz onayı buna işarettir. Düne kadar “AİHM kararları bizi bağlamaz” diyenler şimdi çark etmiş görünüyorlar. Meğer AB patentli “Yerli ve milli milliyetçilik” böyle oluyormuş!..
Apo’ya Uygulanan Yöntemin Benzeri!..
O kadar siyasi ki –tıpkı Apo’nun kurucu önder ve “Gelsin TBMM’de konuşsun” olayı gibi- düne kadar nefret edilen, “Terörist”, “kışkırtıcı”, vb görünen Demirtaş birden Apo’dan sonra ikinci bir “Barış elçisi” pozisyonuna getirilecekti.
Bu arada önemle vurgulamalıyım ki, bugüne kadar içeride tutulmasını “Erdoğan’ı seçtirmeyeceğiz” lafına bağlayanlar yanılıyorlar. Çok basit ve sığ bir yorum bu. Asıl neden “Devlet tavrı” idi. O da Demirtaş’ın Kobani olayları sırasında destek amaçlı PKK / HDP taraftarlarını sokağa çağırmasına tepki olmuştu. İçlerinde güvenlik güçlerinden de olmak üzere çok sayıda insanın ölmesinden sorumlu tutulmasıdır. Anlaşılan o ki şimdi bu tavırdan vazgeçilmiş durumda. O halde bunun bir amacı olmalıydı.
Karşılıklı Flörtleşme Çoktan Başlamıştı!..
İşte tam bu noktada sanırım bunun altyapısı Mart 2025’ten bu yana hazırlanmaktaydı. Devlet Bahçeli gene kolları sıvamış bu kez Demirtaş’ı cezaevinden telefonla aramıştı.
Nitekim bu jest cevapsız kalmamış Demirtaş’ta Gazete Duvar’a yazdığı yazıda “Erdoğan, Bahçeli ve Öcalan, Allah hepsine uzun ve sağlıklı ömür versin” demişti. Karşılıklı flörtleşme ilk o zaman başlamıştı. Arada neler döndü ve nasıl bir sonuca ulaşıldı dersiniz acaba?..
Hadi Biraz “Zihin Okumaca” Oynayalım!..
Bu arada kimileri “Zihin okuma” tabirini küçümser, üfürükten bir iş sanıp dudak bükerler. Oysa adına zihin okuma denen şey bir tarafın herhangi bir sonuca nasıl, hangi gerekçelerle vardığını tahmin ve analiz etme sanatıdır. Neyse, bu durumda neler istenmiş bakalım…
Olayı ve Demirtaş’a biçilen yeni misyonu anlamanın anahtarı aslında Demirtaş’ın kısa süre önce t24 internet sitesinde yazdığı yazıda gizli bence. Demirtaş iki bölümden oluşan ve “Sürecin muhasebesi: Neler yapabilirdik ya da yapabiliriz” başlıklı yazısında bazı tespit ve önerilerde bulunacaktı. Şimdi buradan başlayarak iz sürelim…
Demirtaş ilk bölümde bence de genel olarak doğru tespitler yapıyordu. Tam bu noktada Selahattin Demirtaş’ın “İşin esası ideoloji, teori, norm değil duygudur” dedikten sonra şu sorusu oldukça isabetli geldi bana: “Mesela Meclis yarın, ‘Kürtler ile Türkler kardeştir ve birbirlerini sevmek zorundadırlar’ diye bir yasa yapsa mesele hallolur mu? Sabahına herkes birbirini sevmeye mi başlar?”
Muhasebe Doğru Toplama Yanlış Olmuş!..
Ancak yazının ikinci kısmı bir felaketti. Önerilerin tam anlamıyla “Ütopik” ve “ayakları havada” hatta “uçuk” olması bir yana uygulanması durumunda sonuç alınacağı hayli şüpheliydi. Üstelik siyasi liderliğe soyunmuş biri için hayli basit ve çocukça idi.
Birlikte Anıtkabir’e gitmeler, mezar ziyaretleri, Konya’da Mevlana Türbesini turlamalar, Diyarbakır’da Amedspor ile Trabzonspor arasında bir kardeşlik maçı oynanması, Milli maçın Diyarbakır stadında yapılması, iki kesimden gençlerin bir araya gelmesi, kardeşlik konserleri düzenlenmesi, MEB’in Türkçe - Kürtçe sözlük basması. Bursa Ulu Camide Türkçe ve Kürtçe kardeşlik hutbesi okunması, evlatlarını kaybetmiş Türk ve Kürt analarının birlikte akşamına da Beştepe’de Cumhurbaşkanı tarafından ağırlanmaları, vb gibi. Bir “Birlikte lunaparka gidelim, çıkışta da dondurma yiyelim” demediği kalmış!..
Birinci Açılımın Benzer Bir Kopyası!..
Bunlar adeta 1. Açılım’ın yeni versiyonu gibiydi. O zaman “Politik psikoloji duayeni” diye bilinen, bir rivayete göre de “CIA’cı” olan Prof. Vamık Volkan’dan alınan tavsiyelerle bir tiyatro sahneye kondu.
Oslo skandalı, Habur rezaleti, topçu - popçu şovları, “Akil adam kervanları” ile desteklenen girişim kısa sürede içine sinmeyen “Millet kayası”na çarparak tuz buz olmuştu. Bu arada PKK tahkimatını güçlendirdikçe güçlendirdi. Jetonlar düştü ama geç oldu. Tekrar güvenlikçi politikalara geri dönüldü…
Selahattin Demirtaş “Boşluğu” mu kapatacak?..
İşte şimdi gene benzer bir durum yaşanıyor. Sanırım Devlet / Derin Dizayncı ağabeyler şunun farkına vardılar. Tıpkı dün olduğu gibi millet gene bu seferki açılıma da soğuk. Ne kadar zorlarlarsa zorlasınlar (Komisyonlar, İmralı ziyaretleri, Kandil’de silah yakmalar, şunlar bunlar. Milletin içine sinmeyen bir şeyler var. Tepki de vermiyorlar ama hissizler. Ekonomik şokla uyuşturuldular. Daha öncede uyardım ama dinleyen kim? Onlar zaten her uyarıyı “düşmanca” algılıyorlar.) Dolayısıyla en önemli ayak halen eksik ve proje suya düşebilir. O yüzden bu kez aceleleri var. Lakin gerekirse “Millete rağmen” işi bu kez bitirmeye kararlı görünüyorlar. Ne diyeyim? Haydi hayırlısı!..
İşte Selahattin Demirtaş’a dair daha başka beklentileri de muhakkak vardır. İleride anlayacağız. Ancak şu an için bu eksiğe odaklanılmış durumda herhalde. Demirtaş’tan da bu açığı kapayacak adımlar bekliyorlar. Apo ve Kandil işin siyasi ve militan boyutuna yüklendiler. Bu ayak boş kaldı. Onların imajı bunu sağlamaz. İşte öncesinde Demirtaş’ın o t24 yazısını yazması ve öneriler sıralaması boşuna değil. “Ben bu misyona soyunabilirim. Beni bu açıdan değerlendirin ama çıkmam şart” demek istiyor. O yazı aklına esmişte, tesadüfen yazılmış değil.
Uzatmayayım; bakalım şayet oyuncu beklendiği gibi oyuna girerse sahada nasıl bir performans sergileyecek?..
8. 11. 2025