TELE-1’e kayyum yargısız infaz mı?

Patron suçlanıyor diye çalışanların ekmeğiyle oynanması hem mevcut çalışma yasalarına, hem de vicdana aykırıdır.

Gazeteci Merdan Yanardağ tutuklandı; ondan üç gün önce de Sahibi ve Genel Yayın Müdürü olduğu TELE-1’e Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nca (TMSF) kayyum atandı.
Merdan Yanardağ’ı Kanal-E’de program yaptığı günlerden, yani 1998’den bu yana tanırım.
Kendisinin de dediği gibi sosyalisttir.
Gerçek bir yurtseverdir.
Bu yüzden başı sıkça belaya girse de doğru bildiğini söylemekten asla vazgeçmez.
Çok yargılandı, iktidarla ilgili her eleştirisinden sonra hedefe konuldu ama bazı yandaş gazetecilerin iddia ettiği gibi kimsenin adamı olmadı.
Kanal yöneticisi ve sahibi olduktan sonra da ilkeli tavrını sürdürdü.

TÜZEL KİMLİK YOK SAYILDI!
Eminim ki Merdan Yanardağ, aynı soruşturma kapsamında tutuklanan Ekrem İmamoğlu ve onun seçim danışmanı Necati Özkan’la birlikte bu suçlamadan da alnının akıyla çıkacaktır.
Benim asıl değinmek istediğim; TELE-1’e kayyum atanması meselesi…
Hiçbir TV kanalı ya da gazete sahibiyle “eş tutulamaz…”
Gazetelerin, televizyonların, radyoların, reklam ajanslarının tüm şirketler gibi ayrı birer tüzel kişiliği vardır.
Diyelim ki bir bankanın büyük hissedarı cinayet işledi…
Ne yapacaksınız; bankaya el mi koyacaksınız?
Ya da daha somut örneklerle gidelim:
Yeniçağ’ın patronu, aynı zamanda İYİ Parti eski Milletvekili Ahmet Çelik, 2024 yılında kardeşi tarafından gazetedeki odasında bıçaklandı.
Üstelik kendisini bıçaklayan kardeş Kemal Çelik de aynı medya grubunun ortağı ve yöneticisiydi.
Ne oldu?
Gazeteye el mi konuldu?
Ya da TMSF bu gruba kayyum mu atadı?
Kayyum da gelir gelmez yayın politikasını değiştirmeye, çalışanların ekmeğiyle oynamayı mı kalkıştı?
Hayır…
Davaya bakan mahkeme asla böyle bir talepte bulunmadı.
Tarafların kişisel meseleleriyle iş hayatlarını birbirine karıştırmadı.

KAYYUM ŞART MIYDI?
O yüzden Merdan Yanardağ gözaltına alındı, hatta tutuklandı diye Türkiye’nin üç büyük muhalif haber kanalından biri olan TELE-1’e kayyum atamak…
İnsan Hakları Evrensel Yasası’ndaki mülkiyet hakkına aykırıdır.
Ayrıca, yayın politikasının bir dakika içinde değiştirilmesi, kanal çalışanlarının devre dışı bırakılıp kanalın “Penguen Kanalı”na dönüştürülmesi, halkın haber alma hakkının engellenmesidir.
Ve…
Patron suçlanıyor diye çalışanların ekmeğiyle oynanması hem mevcut çalışma yasalarına, hem de vicdana aykırıdır.

BASIN HÜRDÜR, AMA!
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 133’üncü maddesi uyarınca kayyım atanabilmesi için, kanalın yayın faaliyetleri ile isnat edilen suç arasında doğrudan bir bağlantı kurulması gerekir.
Peki; Merdan Yanardağ’a yöneltilen suçlamalarda böyle bir iddia var mı?
Hayır!
TELE-1’e atanan kayyum İbrahim Paşalı’nın, daha göreve başlar başlamaz geçmiş yayınları kategorik olarak silmesi de hukuka aykırıdır.
Bu müdahale, Anayasa’nın 28’inci maddesinde güvence altına alınan sansür yasağının ayaklar altına alınması anlamına gelir.
O maddeye göre:
“Basın hürdür, sansür edilemez.”
“Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır.”

ÖZGÜR MEDYA CİNAYETİ!
Yargının aldığı kararlar vicdanları sızlatmamalıdır.
Oysa Merdan Yanardağ ile ilgili iddialar henüz soruşturma aşamasındayken, TELE-1’in apar topar kayyuma devredilerek susturulması bir özgür medya cinayetidir.
Üstelik canı yananlar da sadece Merdan Yanardağ, ailesi ve TELE-1 çalışanlarıyla sınırlı değil…
Alelacele alınan bu karar Türk demokrasisinde tedavisi olanaksız bir yara açtı.
Bu da yapıldıysa… Bundan sonra herkes her şeye hazırlıklı olsun!