“PKK’nın Feshi” kulağa hoş geliyor ama! Üzerimize gelen ışık trenin farları mı?
Medyaradar analisti Atilla Akar, “Açılım süreci” sonucunda yeni oluşacak durumun başka bazı riskleri taşıyabileceği uyarısında bulundu…
Efendim; bendeniz oldukça “Pesimist” (Karamsar) bir adam sayılırım. Buna artık kendimde kanaat getirdim. Hayatın bazı silleleri sonucu “Optimist” (İyimser) olmak için fazla nedenim kalmamış gibidir adeta. Olması muhtemel olayların hep “olumsuz yanları”nı görürüm. Zihnim buralara endekslidir!..
“Polyannacılıktan” tan “Kassandra Sendromu” na!..
Hanım bu huyumdan çok şikâyetçi. Habire “Negatif enerjileri çekiyorsun” diyor. “İyi düşün, iyi olsun” deyip duruyor. Fakat sorun şu ki iyi düşünmek “İyi düşüneyim bari” diye karar almakla olmuyor. (Kendisi “Kuantum düşünce” ekolünün doğal bir üyesi adeta. Hoş, pek bir faydasını göremedi şu ana kadar!) Bende aslında bu “Yetenek” vardı. Sonra “İlahi planda” bir kuralı çiğnemiş olmalıyım ki bu güç metafizik manada elimden alındı sanırım. Mitolojideki Kassandra gibi lanetlenmek bu olsa gerek herhalde!..
Her Şey “Tozpembe” Olacak mı?..
Neyse gelelim sadede. Hiç şüphesiz “Terörsüz Türkiye”, “barış”, “kardeşlik” çok sihirli ve çekici kelimeler. “Analar ağlamasın” da yerinde bir dilek. “Silahların susması”, “insanların ölmemesi” de çok cazip istekler. Aklı başında vicdanı kararmamış kim karşı çıkabilir ki?
İşte şimdilerde bir el sıkışma ile başladığı varsayılan, İmralı ziyaretleri ile gelişen, Apo’nun mesajı ile sevinilen ve adeta “Ne oluyor?” bile demeye kalmadan, palas pandıras içine sürüklendiğimiz “Yeni açılım süreci” olarak tanımlanan süreçte bana göre bünyesinde bazı kuşkular barındırıyor. Yoksa bütün bunlara karşı olduğum yahut moral bozmak için konuşmuyorum. Ben kimim ki zaten? Şu dünyada sinek kadar hükmüm yok!..
Tünelin Sonunda Görünen Işık Üzerimize Doğru Gelen Trenin farları Olabilir mi?..
Herkesin -tıpkı birincisinde olduğu gibi- gözleri öyle kamaşmış olabilir ki tünelin sonundaki ışığın üzerine doğru gelmekte olan trenin farları olduğunu fark etmeyebiliriz. (Birincisinden PKK daha da güçlenerek çıkmıştı) Varsayalım ki her şey –arzulanan neyse- istenildiği gibi gitti. Sonunda bir anlaşma sağlandı. PKK silah bıraktı. Apo salındı ya da şartları esnedi. Militanlar dağdan şehre indi. Ceza da almadılar. İsteyene iş bulundu. Hatta parlamentoya bile girdiler. Bazıları bankamatik maaşlara bağlandı. Şefleri Avrupa’da bizim paramızla yaşamaya başladılar. Bir bahar havasıdır ki esti gitti. Biz gene 40 yıldır öldüğümüzle kaldık!..
Fakat bunun sonucunda yeniden aldatılmayacağımızın garantisi var mı? Buna karar verenler, hükümet, “Derin dizayncı” ağabeyler, şunlar bunlar, her kimseler hiç bu ihtimalleri düşündüler mi acaba? O yüzden ben “Uyarı” vazifemi yapayım da günah benden gitsin. Kim dikkate alır bilmem. Beni mimlemesinler yeter!..
“Ba’de Harâbil – Basra…”
Bilemiyorum. Elbette ki terörün gerçekten son bulması, PKK’nın ülke gündeminden çıkması hepimizin temennisi. Ancak Türk milletinin bir ferdi olarak bazı tereddütler duymam da bir o kadar normal. Muhakkak ki ben bu işin tasarlayıcıları kadar ne zeki ne de bilgiliyim. Ama naçizane kimi “Acaba” larım var. Yoksa “Ba’de Harâbil - Basra” (Basra Yıkıldıktan sonra) olduktan sonra ne fayda?
Kendi payıma “1. Açılım süreci” nden bu yana bu konuyu takip ediyor ve yazılarımla uyarmaya çalışıyorum. O zaman ne dedimse doğru çıktı. (Şimdi “O zaman acemiydik, deneyimimiz yoktu, doğru öngöremedik” demeye getiriyorlar. “Şimdi olduğunun, gördüğünüzün garantisi ne?” demek isterim. Eğer öngörünüz yoksa o mevkilerde işiniz ne o zaman? Devlet sizin deneme-yanılma tahtanız mı? O kadar tırışkadan, topçu, popçu “Akil adam” topladınız da ne oldu? Bana sorsaydınız ben size söylerdim!
Dolayısıyla bu konudaki “Susturmacı”, “baskılayıcı” hatta “İçeri atmacı”, yangından mal kaçırır gibi tavırlar hiç doğru gelmiyor bana. Milletin kaderini ilgilendiren bu konuda her samimi ve mantıklı uyarı “Düşmanlaştırılmadan” dikkate alınmalı sanırım. Akılcı bir “Derinlik” böyle davranır bence!..
Yeni Marka mı Piyasaya Sürülecek?..
Dolayısıyla kimse kusura bakmasın. Bu işin o kadar kolay olacağına ben inanmıyorum. PKK’nın, “Önderimiz emretmiş hemen kendimizi feshedelim” diyeceğini de hiç zannetmiyorum. (Zaten ortada reel bir “Fesih” yok. Şekil ya da isim değişikliği var) Bir aldatıcı “Mutasyon” var. Gidişat henüz güven vermiyor bana. Umarım yanılırım!..
Öyle ki daha önce bu konuda bir, iki yazı yazmıştım. ( “Hani Bombacı PKK’lı değildi?”, “TAK, PKK’nın Gladyo’sudur” diye.) Oradaki düşüncelerimin halen geçerli olduğunu zannediyorum. Şöyle düşünün; PKK, kendini fesih etmiş görünür. Ama yan yapılanmaları varlığını sürdürür. Yahut muhtemelen genç bir grup “Biz bunu onaylamıyoruz” deyip ayrı ve yeni bir ismi farklı PKK kurarlar. (Eskiler “Emekli” olup bizim paramızla batıda yaşarlar!) Ya da artık “Dağ terörü” biter ama şehir yapılanmasının yeni ve kitlesel kent terörü başlar. Terör dağdan kente iner. Sonra “Keşke dağda kalsalarmış” bile diyebiliriz!..
Nitekim daha önce 12 Aralık 2016’da gene bu sütunlarda “Sorun Türkiye'nin bekasıdır: Artık canımıza ‘TAK’ dedi!..” başlıklı bir yazı yazmış ve orada “TAK” ı (Teyrêbazê Azadiya Kurdistan / Kürdistan Özgürlük Şahinleri) PKK’nın maskelenmiş “Gladyosu” olarak tarif etmiş ve şunları söylemişim: “Bana göre TAK, bir tür “joker örgüt” olup, PKK’nın üstlenmekten çekineceği türde büyük zayiatlı eylemler için oluşturulmuş “İkincil marka” idi. Bu “şaşırtmaca” oluşum PKK’nın “Alternatif yapılanması”dır. Diğer bir deyişle “Maskelenmiş PKK” dır. Kendisini PKK’dan kopmuş ya da PKK’dan ayrı bir örgüt gibi göstererek olası tepkilerin paratonerliğini yapmaktadır. Ancak en önemlisi TAK aslında PKK’nın rüşeym halindeki devletleşme çabasının “Gladyosu” diğer bir deyişle “Kontr-gerillası” oluşudur. (Başka bir benzetmeyle PKK’nın “Pre-Derin devlet”i de denebilir) Klasik Dağ kadrolarından farklı bir kadrosu ve işlevi vardır. Ancak amaçta aynıdırlar.”
Dolayısıyla onu aynı şirketin farklı markadaki, ambalajdaki ürünleri gibi de düşünebilirsiniz. PKK ana ve popüler marka, TAK ise “İkincil marka”dır. Artık raftan hangisini seçmek isterseniz!..
Nasıl Olsa Alfabede Harf Çok!..
Öyle ya nasıl olsa alfabede harf çok. Bunlardan istediğin kombinasyonu yapabilirsin. ( Misal bugünkü DEM öncesince HDP ve YSP daha eskisinde ise DEP, HADEP, DEHAP, ÖTP, DTP, BDP gibi isimler almıştı. ) Aynı şekilde PKK’da süreçte PPK, KPP, PKP, KKP, vb gibi muhtelif isimlerle yeniden hortlayabilir. Zaten altyapısı durmaktadır. (Silahları ise tekrar bulurlar nasıl olsa!) Şimdilik Türkiye Cumhuriyeti’ni “İçerden ve siyaseten çevreleme” yöntemini deneme kararı almışa benziyorlar. Yarın öbür gün bu amaca eremezlerse ne yapabilecekleri meçhuldür. Ayrıca onların kankası batılı servislerin kendilerini hiç boş bırakacağını sanmıyorum.
O yüzden kimse kusura bakmasın. Çabayı anlarım. Lakin dereyi görmeden paçayı da sıvayamam. Dedim ya ben oldukça “Pesimist” bir insanım!..
12. 05. 2025
NOT: Kimileri daha PKK kongre değerlendirmesi açıklanmadı. O yüzden “Bu kanaat için biraz erken değil mi?” diye sorabilirler. Hayır. Oradan ne sonuç çıkarsa çıksın, benim kuşkularımı gidermeyeceği için bana göre fark etmeyecek…