O bahşişleri alan da veren de zavallıdır!
Siz kimsiniz beyler? Gariban işçilerin sendikanıza ödedikleri aidatlardan elde ettiğiniz o paralarla gazetecileri satın almaya kalkışma hadsizliğine ve terbiyesizliğine nasıl kapıldınız? Kim size bu cüreti verdi?
Yıllarca özellikle ekonomi muhabirlerinin ve gazete-televizyon yöneticilerinin; işadamlarının davetiyle ülke ülke gezmesini, lüks otellerde misafir edilmesini, pahalı hediyelere boğulmasını konuştuk, durduk…
Sonuç ne?
İşadamlarına, işçi sendikacıları eklendi…
Bu kez onlar, basın toplantısına gelen gazetecilere utanmadan, sıkılmadan hediye çeki vermeye kalkıştılar!
KURAL VAR, UYAN YOK!
Meslek etiğine sahip çıkan dünyadaki gazeteci örgütleri, üyelerinin gazetecilik faaliyetleri nedeniyle hediye kabul etmelerini yıllar önce yasakladı.
O örgütlere üye bir gazeteci, yurtiçi ve yurtdışı gezilere, ancak tüm masraflarının çalıştığı kurum tarafından karşılanması koşuluyla gidebilir.
Bizdeki Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nde de aynı maddeler var…
Ancak, meslek etiğine titizlikle uyan birkaç gazeteci dışında o kurallar kimsenin umurunda değil!
YILBAŞI REZALETİ!
Gazetelerde ve televizyonlarda çalışanlar iyi bilir; özellikle her yılbaşı öncesinde gazete yöneticileri ile ekonomi muhabirlerinin odalarında, masalarının etrafında hediye tepecikleri oluşur.
Kimi gazeteciler bunları alıp evine götürür; kimileri de gazetelerdeki dar gelirli çalışanlar arasında paylaştırır…
Kısacası kırk yıllık bir gazeteci olarak, bu gazetecilere hediye meselesinde bir hayli örneğe tanık oldum…
Haberlerine özel ilgi gösterilmesini bekleyen iş insanlarının, politikacıların ne kadar cömert (!) olduklarını gözlerimle gördüm.
Kravattı, ajandaydı, takvimdi, kalemdi gibi masum (!) hediyeleri kabul ettiğim de oldu; evime gönderilen kırmızı kurdeleye sarılı çamaşır makinasını iade etmek için maaşımın dörtte birini, tuttuğum kamyonete ödediğim de…
SENİN PARAN, BENİ…
Hatta; mesleğe başladığım ilk yıllarda röportaj için gittiğim Deniz Ticaret Odası Başkanı Ziya Kalkavan’ın bir zarfın içine koyduğu ve “toplantı davetiyesi” diye verdiği 500 lirayı sülaleme küfredilmiş gibi algılayıp masasının üzerine bırakışımı dün gibi hatırlarım…
Düşünün; 24 yaşındasınız, mesleğinizin henüz başındasınız, bir sürü ihtiyacınız var; adamın biri maaşınız kadar bir parayı size “hediye” diye veriyor ve reddediyorsunuz…
Karaköy’deki o kasvetli binanın merdivenlerinden döne döne inerken de avazınız çıktığı kadar bağırmak istiyorsunuz:
“Senin paran beni satın almaya yetmez Ziya Kalkavan!”
5’ER BİN LİRALIK ÇEKLER!
Bunların hepsini yaşadım ama hiçbirine dün okuduğum bir habere şaşırdığım kadar şaşırmadım.
Olayı duymuşsunuzdur:
Hani memleketin güzelim ormanları cehenneme döndü, cayır cayır yanıyor ya…
Hak-İş’e bağlı 25 bin üyeli Öz-Orman İş Sendikası Genel Başkanı Settar Aslan gazetecileri aydınlatmak için bir basın toplantısı düzenlemiş…
Toplantının sonunda da Türkiye’deki ormanlarla ilgili bir kitabı meslektaşlarımıza hediye etmiş…
Bazı meslektaşlarımız kitabın sayfalarını karıştırırken bir de bakmışlar ki içinden bir teknoloji firmasına ait 5 bin liralık bir hediye çeki çıkmış…
Sendika yöneticilerine, “Bu nedir?” diye sorduklarında, “Hizmetlerinize teşekkür etmek için” yanıtını almışlar…
TEŞEKKÜR İÇİNMİŞ!
Benzer bir olay, Türkiye Maden-İş Sendikası Genel Başkanı Nurettin Akçıl’ın on gün önceki basın toplantısında da gerçekleşmiş…
Ama onların hediye çekleri 3 bin liralıkmış…
Gazeteciler yine sormuş, “Bu nedir?”
Yanıt, “Madencilerin sesine ses olan medya mensuplarına teşekkür” olmuş…
Her iki toplantıda da gazetecilerin çoğu kendilerine verilen hediye çeklerini reddetmiş; bir kısmı ise almakta sakınca görmemiş!
İŞÇİLERİN AİDATIYLA…
Hadi; armatörler kralı Ziya Kalkavan’ı anlarım… Öyle büyük paralara sahip ki, her şeyi satın alabileceğini sanması çok doğal…
Peki; orman ya da maden işçiliğinden gelen ama artık “sendika ağası” olan bu arkadaşların yaptıklarına ne demeli?
Siz kimsiniz beyler?
Gariban işçilerin sendikanıza ödedikleri aidatlardan elde ettiğiniz o paralarla gazetecileri satın almaya kalkışma hadsizliğine ve terbiyesizliğine nasıl kapıldınız?
Kim size bu cüreti verdi?
DERDİMİZ HABER!
Bir çift söz de o çekleri reddeden meslektaşlarının aksine, alıp teknoloji mağazasına koşan sözde gazetecilere:
Defolun gidin, başka bir iş yapın…
Gazeteci para değil, haber peşinde koşar.
Sadece size değil, yıllardır bedava gezilerde beyler paşalar gibi yaşayan, büyük patronların büyük hediyelerini memnuniyetle kabul eden bütün sözde gazetecilere bu tepkim:
Hiç biriniz gazeteci falan değilsiniz…
Mesleğimizi kullanarak menfaat sağlayan kan emicilersiniz.
Hepinizden utanıyorum!