Medyanın saray katında ziyafet, alt katında açlık var!

İktidarın kamu yöneticilerine 30’ar bin liralık seyyanen zammını eleştiren ekran yüzleri, kendi kurumlarında patrona yakın birkaç isim servete boğulurken; depremde, selde, yangında sürünen muhabirin, kameramanın, stajyerin açlık sınırındaki maaşını görmezden geliyor.

Haftanın en çok konuşulan haberi iktidarın, kamuda görev yapan üst düzey yöneticilerin maaşlarında, normal yıllık zammın dışında, ortalama 30’ar bin lira artış yapmaya hazırlanması…
Neden?
Geçinemiyormuş bu abiler!
Yani memlekette her şey bitti, sıre ülkeyi “gül gibi” yöneten (!) üst düzey yöneticilerin ve bürokratların maaşlarını şişirmeye geldi…

MEDYADA ALIŞILMIŞ DURUM!
Peki; bu haberi yayınlayan gazetelerde, televizyonlarda, internet sitelerinde. radyolarda durum ne?
Hiç abartmadan söylüyorum:
Çok daha beter!
Orada da “köprünün başını tutanlar” yani “yukarıdakiler” dolara endekslenmiş yüksek maaşlarla, primlerle çalışırken… Asıl işi yapan emekçiler…
Yani muhabirler, editörler, kameramanlar borç batağı içinde kıvranıyor…
Beyler, paşalar, sultanlar bolluk bereket içinde yaşarken ve patron hazretlerinin değirmenine su taşımak için çırpınırken…
Kimse depremde, selde, yangında günlerce uykusuz, perperişan çalışan muhabirlerin…
Kafalarının üzerinden kurşun geçen kameramanların…
Geceleri sabahlara kadar, titreyerek haber bekleyen stajyer çocukların…
Günde 12 saat çalışmak zorunda bırakılan montajcıların, seslendirmecilerin aldıkları maaşı konuşmuyor!
Peki; bunların aldığı maaş ne?
Üç kuruş!
Muhabir dediğin de zaten patronun gözünde hep ama hep “maliyet kalemi…”

ÜÇ BEŞ KİŞİ!
Ülkenin gerçeği, aç bırakılan vatandaşlara rağmen doymak bilmeyen yönetici takımıysa…
Bizim sektörün gerçeği de işte bu:
“Patrona yakın üç beş yönetici malı götürsün, medya emekçileri açlıktan ölsün!”
Bütün gazeteler, televizyonlar artık “oligarşi”yle, yani azınlık yönetimiyle idare ediliyor…
Ahmet Hakanlara, Fatih Portakallara, yani genel yayın yönetmenlerine, ana haber şovcularına, iktidarla arası iyi olan sunuculara ya da yorumculara oluk oluk para akıtılıyor…
Aynı adamlar televizyondan ayrı, gazeteden ayrı, yazıdan ayrı, programdan ayrı maaşlar ve primler alırken…
O kurumları ayakta tutan emekçilere, “resmi enflasyon kadar zamcık” bile çok görülüyor…
Patron ve onların yüksek maaşlarla semirttiği bu oligarşik yapı her yıl çalışanlara yapacakları zammı karşılamak için, o kadar eleman çıkartıyor…
Bu nasıl bir arsızlık, bu nasıl bir yüzsüzlük, bu nasıl bir utanmazlıktır…

ÇIKIN AÇIKLAYIN!
Hadi beyler; hadi gazete, televizyon binalarının en üst katlarında oturanlar, hadi tuzu kurular…
Çıkın açıklayın:
Kaç işten, kaç maaş alıyorsunuz?
Elinize primler dahil, toplamda bir ayda kaç lira geçiyor?
Bakın; patronun ödediği kredi kartlarınızı, altınızdaki makam arabalarınızı, beleşe getirdiğiniz tatilleri, kiraları işverence ödenen lüks villaları sormuyorum daha…
Madem gazetecilik bir sorgulama mesleği; siz de sorgulanmaktan rahatsız olmayın!
Var mı bu medya gerçeğini ortaya dökecek bir babayiğit?
Hiç sanmıyorum…
Hem sizin bu gibi sorularla uğraşacak zamanınız mı var?
Daha yıl sonunda işten çıkaracağınız muhabirlerin, kameramanların listesini yapacaksınız değil mi?
Onlardan 50-60 kişiyi daha işten atıp, patronun gözüne gireceksiniz…

KİMİ KANDIRIYORSUNUZ?
Bakıyorum da bazılarınız ekranlarda bıyık altından gülümseyerek ya da köşelerinizde, iktidarın üst düzey yöneticilere yapacağı 30’ar bin lira zammı eleştiriyorsunuz…
Haktan, adaletten, eşitlikten, emekten bahsediyorsunuz…
Hadi oradan Allah aşkına!
Kimi kandırıyorsunuz?