Karikatürcüler neden susuyor?
Ben, mesleğe ve meslektaşlara yapılan haksızlıklar ve saldırılar konusunda gazetecilerin ve gazeteci örgütlerinin de en az CHP Genel Başkanı Özgür Özel kadar “araştırmacı” ve “cesur” olmasını beklerdim.
Karikatürcüler, gazetecilik mesleğinin en yaratıcı, en zeki, en eski ve en cesur temsilcileridir.
Bir köşe yazarının sayfalar dolusu yazıyla ancak anlatabileceği durumları bir karelik çizgiyle, hem de insanları tebessüm ettirerek anlatma yeteneğine sahiplerdir.
Bu “kontrol edilemez ve sınır tanımaz” zeka, özellikle baskıcı iktidarlar döneminde birçok karikatürcünün başına bela oldu.
ÇEKMEDİKLERİ ÇİLE KALMADI!
Gerek Osmanlı gerekse Cumhuriyet döneminde karikatüristler en az diğer gazeteciler kadar tutuklandı.
Yayınlanan karikatürler yasaklandı; bu yüzden dergiler, gazeteler toplatıldı, çizerleri cezaevine konuldu.
Bu tutuklamaların ortak noktası, siyasi iktidarı, başbakanları, cumhurbaşkanlarını eleştirmesiydi.
Bu yüzden son yıllarda başı belaya giren iki ünlü karikatürcüyü anmadan geçemeyeceğim:
Nuri Kurtcebe ve Musa Kart…
İkisi de ilerleyen yaşlarına rağmen, Recep Tayyip Erdoğan’a karikatür yoluyla hakaret ettikleri gerekçesiyle aylarca cezaevinde kaldı.
LEMAN’IN DURUMU
Türk medyasının bugünlerdeki gündemi yine karikatürcülerin tutuklanması…
LeMan Dergisi son sayısında İsrail bombalarıyla ölen ve meleğe dönüşen Muhammed isimli bir müslümanla, İran’ın bombardımanında ölen Musa isimli bir musevinin gökyüzünde selamlaşmalarını içeren bir karikatür yayınladı.
Sen misin yayınlayan?
Hem karikatürü çizen Doğan Pehlevan, hem de Sorumlu Yazıişleri Müdürü Zafer Aknar ters kelepçeyle gözaltına alındı.
Her ne kadar, “Çizdiklerimiz peygamber değil, karşılıklı bombardımanda ölen sıradan insanlar… Sadece milyonlarca insan gibi o iki peygamberin adını taşıyorlar” diye çırpınsalar da kalem çoktan kırılmıştı.
Çıkarıldıkları mahkeme hem bu iki ismi ve grafiker Cebrail Okçu ile Müessese Müdürü Ali Yavuz’u tutukladı.
ÇEKMEDİKLERİ ÇİLE KALMADI!
Özellikle başta İçişleri Bakanı olmak üzere iktidara yakın siyasetçiler, AKP örgütleri ve yandaş basın; yapılan savunmaları bile dinlemeye gerek görmedi.
“Bu ne küstahlık, ne büyük densizlik” diyerek linç kampanyası başlattı.
Bu kampanya sonunda da LeMan’ın Beyoğlu’ndaki merkezi basıldı.
Polis göstericilere müdahale etmedi.
ÖZEL ANLATMAYA ÇALIŞTI
Tek sağduyulu açıklama ise CHP Genel Başkanı Özgür Özel’den geldi ama onu da kimse dinlemedi.
Özel, LeMan çalışanlarına büyük haksızlık yapıldığını belirterek, karikatürde çizimi yapılanların Hazreti Muhammed ve Hazreti Musa olmadığını söyledi.
DERNEK SUSKUN KALDI
Ne ilginçtir ki meslektaşları böylesine büyük bir linç operasyonuna kurban giderken Semih Balcıoğlu, Turhan Selçuk, Tan Oral, Semih Poroy, Behiç Ak, Kamil Masaracı, Bedri Koraman, Raşit Yakalı gibi Türk karikatürünün önemli isimlerinin kurduğu Karikatürcüler Derneği’nden tek satırlık bir açıklama bile yapılmadı.
ORTAK AÇIKLAMA-MA!
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Yayıncılar Birliği, Türkiye Gazeteciler Sendikası, Türkiye Yazarlar Sendikası ve PEN Yazarlar Derneği ise ortak bir açıklama yapmayı tercih etti.
Açıklamada LeMan’a açıkça sahip çıkılmadı ama “Fikirlerin, eleştirilerin, özellikle de mizahın suç unsuru olarak gösterilmesi, fiziki şiddete yol açılacak ortam yaratılması herkese yönelik baskı ortamını derinleştirmekte, toplumun ortak yaşam zeminine onarılamayacak zararlar vermektedir.Gazeteci; insanlar, uluslar ve topluluklar arasında nefreti, düşmanlığı körükleyici yayından kaçınır” denildi.
Ama LeMan’a yapılan operasyon hakkında destekleyici ya da kınayıcı bir söz söylenmedi.
AĞIR SUÇLAMALAR!
Kimse kusura bakmasın…
Ben, mesleğe ve meslektaşlara yapılan haksızlıklar ve saldırılar konusunda gazetecilerin ve gazeteci örgütlerinin de en az CHP Genel Başkanı Özgür Özel kadar “araştırmacı” ve “cesur” olmasını beklerdim.
Bu nedenle hem suskun kalan Karikatürcüler Derneği’ni, hem de tutuklanan meslektaşlarımızın savunmalarını bile okumadan “yasak savma” amaçlı “ortadan” bir bildiri yayınlayan gazeteci kuruluşlarını tavırlarını yeniden gözden geçirmeye davet ediyorum.
Gazetecinin görevi, okuduğunu ya da gördüğünü anlamayıp linç kampanyası düzenleyenlere karşı, aynı lincin kurbanı olmaktan korkmayarak gerçeği söylemektir.