Bir günlük gazeteci, meslek ilkelerini unutan kırk yıllık dinozorlara gazetecilik dersi verdi…
İki gündür sosyal medyada izlenme rekoru kıran bir videoyu paylaşıyorum. 19 Mayıs günü, Hacı Bayram Veli Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nün diploma töreninde kaydedilmiş bu görüntüler…
Bu ülke çok garip bir ülke… Tam “Bundan daha kötüsü olamaz. Her şey artık çok güzel olacak” diyorsunuz, ekonomi daha da batıyor… Aydınlar, siyasetçiler, gazeteciler yirmişer otuzar tutuklanıyor, yasaklar yaygınlaşıyor. Size de büyük bir üzüntü ve şaşkınlık içinde “Demek ki kötünün de kötüsü varmış” demek kalıyor.
Ya da tam tersi…
Her şeyden umudunuzu kestiğiniz, yolun sonuna gelindiğini düşündüğünüz bir anda öyle bir şey oluyor ki; ölmeye yüz tutan hücreleriniz diriliyor, umudunuz yeniden yeşeriyor.
ANKARA’DAN YÜKSELEN SES!
İki gündür sosyal medyada izlenme rekoru kıran bir videoyu paylaşıyorum.
19 Mayıs günü, Hacı Bayram Veli Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nün diploma töreninde kaydedilmiş bu görüntüler…
Kürsüdeki kadın 47 yaşında bir matematik öğretmeni.
Adı Sultan Ağyar…
İletişim Fakültesi, onun mezul olduğu ikinci yüksek okul…
Dişini tırnağına takmış ve yüzlerce gencin önünde okul birincisi olmuş. Öyle olunca da çıkmış kürsüye, başlamış konuşmaya…
Başındaki örtüye bakmayın; kafası, gönlü öyle açık ki, 45 yıllık bir gazeteci olarak gurur duydum. Mesleğim adına umut bağladım geleceğe…
Videonun tamamını mutlaka izleyince eminim siz de benimle aynı duyguları yaşayacaksınız…
‘ISRARLA SORACAĞIZ!’
Bakın o konuşmadan bir kaç cümle:
“Bugün burada düşünce ve ifade özgürlüğünü rehber edinen bir mesleğe adım atarken, bu özgürlüklerin temellerini atan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü saygıyla anıyoruz.
‘Basın milletin müşterek sesidir’ diyerek gazeteciliğin toplumsal sorumluluğunu bize miras bırakan Atatürk’ün yolundan yürümek bizler için en büyük gurur kaynağı olacak.
Biz burada gerçeği yazdıkları için bedel ödeyen, hapse atılan ve öldürülen gazeticileri de temsil ediyoruz. Burada onların adına da konuşuyorum.
‘Gerçekleri söylemekten korkmayınız. Gerçekler susturuldukça yalanlar hüküm sürer’ diyen Ahmet Taner Kışlalı…
‘Bir kişiye yapılan haksızlık tüm topluma karşı işlenen bir suçtur. İnsanlar sadece konuştukları şeylerden değil, sustukları şeylerden de sorumludur’ diyen Uğur Mumcu… Kalemleriniz belki yere düşürüldü. Ama biz sizin bıraktığınız yerden yürümeye kararlıyız. Ben yıllardır içimde taşıdığım çocuk adına aziz hatıranız önünde size bir söz veriyorum. Bir gün herkes sussa bile biz gerçekleri söylemeye devam edeceğiz. Kalem artık bizde. Biz gazeteciler sadece haber değil, aynı zamanda tarih yazıyoruz. Yazmaya devam edeceğiz.
Çünkü bu ülkenin hala anlatılmamış hikayeleri, duyulmamış sesleri ve ortaya çıkarılmayı bekleyen gerçekleri var.
Biz bu sıralarda sadece sınavlara hazırlanmadık. Soru sormanın rahatsız edici bulunduğu bir dünyada ısrarla soru sormayı, eleştirmeyi öğrendik.
Üniversitemiz çatısı altında akademik hayatımız boyunca sadece yeni bilgiler öğrenmedik; bir duruş, bir ağırlık yüklendik omuzlarımıza… Korkularla büyütüldüğümüz bu coğrafyada, yalanların arkasında değil gerçeklerin yanında durmaya ant içiyoruz.
Bugünden sonra hiç bir kötülük, rahat uyuyamayacak. Ülkemizin aydınlık geleceği için biz artık sahnadayız. Biz susmadıkça karanlık sonsuza dek sürmeyecek.
Ve hep birlikte başaracağız.”
HOCALARINA TEŞEKKÜR!
Bu genç meslektaşlarımı yetiştiren akademisyenleri, “Başımıza bir iş gelir. Görevden alınırız” diye korkmayan ve onların yanında duran üniversite ve fakülte yöneticilerini…
Ve elbette…
Gazeteciliğin temel ilkelerini çok iyi kavramış bu genç kardeşlerimi gönülden kutluyorum.
Dedim ya; her gece iktidara övgüler düzmeyi gazetecilik sayanların ekranları işgal ettiği şu günlerde, iç dünyamıza ışık oldular..
Çıktıkları yol ne kadar engebeli olursa olsun, onlar bunun farkında ve asla susmayacaklar…
Yani bizim gen, gelecek kuşaklara da geçmiş.
Umutlanmayayım da ne yapayım.
Helal olsun çocuklar.
Sizi yetiştirenlere de helal olsun!