Yeşilçam'ın kadersiz kadını: Seher Şeniz

Yine günlerden Pazar ve yine bir Yeşilçam portresiyle karşınızdayız, bu defa Playboy'a soyunan ilk Türk kadın olan ve pek çok filmde oynayan Seher Şeniz'in hayatına bakıyoruz.

MURAT TOLGA ŞEN
MURAT TOLGA ŞEN murattolga@gmail.com
İzmirli bir ailenin kızı olan Seher Şeniz, genç yaşında kısa süren mutsuz bir evlilik macerası geçirmişti. Gerçek adı, Seher Baştaş'tı. Ailesiyle birlikte İstanbul'a geldikten sonra artık yaşamını tek başına kurmak zorundaydı. Çünkü ailesiyle aralarında bazı sorunları vardı. Tüm amacı, kimseye muhtaç olmadan yalnızca kendi ayakları üzerinde durabilmekti. O yıllarda Kadıköy yakasındaki Caddebostan Plaj Gazinoları'nda sık sık "plaj güzellik yarışmaları" düzenleniyordu.

O da şansını denedi ve Seyyal Taner'in 3. olduğu bir yarışmada plaj güzeli seçilerek kariyerine başladı. Bir yıl sonra katıldığı bir güzellik yarışmasında ikinci olunca sinirlenip ikincilik hediyesini jürinin suratına fırlatınca ünlendi. O dönemlerde, sinema filmlerinde oynamaya başladi. Oynadığı toplam 22 filmin çoğu genelde o dönemin modasına uygun avantür filmler ve seks filmleriydi.



İlk filmi Kelle Koltukta´dır (1962). Ancak ilk dönem filmleri içinde Yılmaz Güney´le başrolü paylaştığı Tehlikeli Adam (1965) gibi filmler de vardır. Birçok ünlü jönle beraber oynamasına karşın, güzelliği yüzünden hep vamp rollerinde gözüktü. Üç evlilik yaptı, bunlardan sonuncusunda evlendiği Ermeni kocası ile Paris’e yerleşti ve orada Moulin Rouge gibi ünlü striptiz kulüplerinde çalıştı. Bu dönemde Playboy’da fotoğrafları yayınlandı. Playboy’da fotoğrafı çıkan ilk Türk’tür. Paris’ten döndükten sonra oryantal dansa yöneldi ve İstanbul´un ünlü gazinolarinda ve Parizien´de sahneye çıktı.

Bedeni ve şovlarıyla döneminin seks sembolü haline geldi. Seher Şeniz'in şöhretinin doruğunda bulunduğu dönemde yaşamına bir çok erkek girmişti kuşkusuz. Ancak güzel dansözün iddia edildiği gibi abartılı "fırtınalı" bir yaşamı olmamıştı. Hayatına giren erkeklerle olan bağı da genelde duygusaldı. Bazı sanatçıların yaptığı gibi, kuruduğu ilişkilerde gizli bir takım hesapları yoktu. Örneğin, gazinocu Fahrettin Aslan'ın oğlu Sacit Aslan'la nişanlanırken, elmas kralı Tosunyan'la, Osman Hattat'la birlikte olurken amacı macera yaşamak değildi...

Şeniz'in bu duygusal bağlılığı, bir gün kendisini intihar girişimine sürükleyecekti. 70'li yılların sonlarında bir Haziran gecesi geçirdiği bunalım sonucu aşırı dozda uyku hapı
ogadon alarak komaya girecekti. Nedeni, beş aya yakın bir süre birlikte olduğu ve o dönemde ünlü bir demir tüccarı olan İ.Ö. idi. Bu yakışıklı işadamını deliler gibi sevmişti. Ancak sevdiği erkek kendine ait değildi. Çünkü evliydi.

Nişantaşı'ndaki Bozyaka Aoartmanı'nda bulunan dairesinden Amerikan Hastanesi'ne kaldırılan ünlü dansöz, bir süre ölümle burun buruna geldikten sonra kurtarılacaktı. Ölümden kılpayı kurtulmuştu. Bu ölüm oyununun devamı ise yıllar sonra "acı son"la noktalanacaktı.

İkinci evliliğini Amerikalı Anthony Wilkins'le yapan Seher Şeniz, bir süre sonra da yalnız ve sessiz bir yaşamı tercih etmişti. Bu sessizliğin ve herkesten kaçışın nedeni belki de duygusal bir yorgunluktu. Kendi kendisiyle hesaplaşmaya ihtiyaç duyuyor olmalıydı.

Yıl 1992 ve Mayıs ayının başlarıydı. Şeniz, Teşvikiye'deki dairesinin anahtarını, ağabeyi Turan Baştaş'a verilmek üzere komşusuna bırakırken, "Avrupa'ya gidiyorum" dedi. Ve ortadan kayboldu.

15 Mayıs Cumartesi günü ancak acı gerçek ortaya çıktı. Ağabeyi emekli yarbay Turan Baştaş, Bozkaya Apartmanı'ndaki kızkardeşinin dairesine girdiğinde Seher Şeniz'in kokmak üzere olan cesediyle karşılaştı. 44 yaşındaki sanatçı dönüşü olmayan bir yolculuğa çıkarken bir de mektup bırakmıştı. Mektupta, yaşadığı olumsuz yıllardan duyduğu acıları:

“Daha 15 yaşındayken anlamıştım bu dünyadaki insanların ne mal olduğunu…” cümlesiyle başlayarak anlatır ve şöyle devam eder: “Nihayet bu iğrenç dünyadan gitmeyi başardım. Ölmenin, ölmeye çalışmanın bu kadar zor olduğunu söyleselerdi alay ederdim. 15 yaşında anladım insanların ne mal olduğunu. Ben fahişe olmak için yaratılmamışım, hassas ve duygusalım. Öldüğümü kimse bilmesin. Peruklarımı yakıp, küllerini savurun. Müslüman geleneklerine göre gömülmek istemiyorum. Beni beyaz bir bornoza sarıp her yerimi kapatın o kadar”



Ancak, yaşadıklarının izlerini ve ölümü seçmesinin nedenlerini açıklayan bu vasiyeti yerine getirilmemiştir. Ölüm haberi duyulduktan sonraki günlerde, Mehmet Altan, Hasan Pulur, İlhan Selçuk gibi yazarlar yazılarını ona ithaf ettiler. Seher Şeniz, Mine Mutlu ve Feri Cansel, Türk erotik sinemasının “kadersiz triosu” olarak adlandırılır

Bugün daha genç yaşlarda olanlar ve kim bu Seher Şeniz diyenler onu Tarkan Viking Kanı filminde soyunup dans ederken ve bıçak atarak Tarkan'ı yılanlarla dolu bir çukura düşürmeye çalışan kadın olarak hatırlayacaklardır. TV'de bu filmi izlememiş olan var mı?

Derleyen: Murat Tolga Şen / Kaynakça: Wikipedi - Agah Özgüç'e ait Seher Şeniz yazısı

DİĞER YAZILARI Türk dizilerinin saltanatı tehlikede! Bilgi çağında hurafe toplumuna dönüşmek!
Türkiye’yi genç ve özgür yayıncılar uyandıracak! Hiçbirinizin emeğini yok sayamam... Ulusal kanalların deprem karnesi!
Tüm yazılarını göster