Ünlü oyuncularına rağmen Paramparça!
Star TV’nin iddialı dizisi Paramparça yayınlandı. İlk bölümün kritiğini Murat Tolga Şen yapıyor.
Nurgül Yeşilçay ve Erkan Petekkaya’nın varlığına güvenen yeni Star dizisi Paramparça’nın ilk bölümü dün akşam yayınlandı. Bir nevi ‘pilot’ olarak hazırlanan ilk bölümlerde sinema prodüksiyonu kalitesinde ışık-ses-set işçiliğine alışığız, Paramparça da bu anlamda şık bir iş gibi görünüyor ancak…
Dakika 1 gol 1!
Nurgül Yeşilçay’ı ekranda 30 saniye gördükten sonra gıygıylı-gerilimli yaylılar ve canhıraş vokaller eşliğinde dram başlıyor, bir daha da bitmek bilmiyor!
Paramparça, dünün reytinglerinde AB’de ve Total’de 3. oldu, 14.32’lik bir izlenme oranına sahip ancak diziyi sevmedim, hiç sevmedim hem de…
Bunun için sebeplerim var; Nurgül Yeşilçay’ı izlemeyi sevmiyorum, onun kötü-agresif bir elektriği var ve bu huzursuzluğu bünyeme geçirmek istemiyorum keza Erkan Petekkaya’nın da standart oyunculuğuyla her dizide adeta bir Ali Kaptan gibi dolanmasından sıkıldım.
İlk bölümün ilk dakikalarında araba çarpınca hastaneye yetiştirilirken yaşlı kadın çığlıklarıyla salonumu feryat figana boğan Nurgül Yeşilçay yüzünden dizinin epey bir bölümünü sessiz izledim bile denebilir.
Bu arada bu iki 'ünlü' isme yüklendim ama dizinin gençleri de dökülüyor. Cansu'nun ağabeyini oynayan o genci değil bir dizide, sünnet düğününde bile oynatmamak lazım. Okuma provasında gibi oynamış, çok yazık!
Dizi senaristlerinin elinde kocaman bir mikser var, içine tutmuş işlerden ya da daha kimsenin bilmediği dış yapımlardan parçalar koparıp atıyorlar, iyice karıştırıyorlar, oluyor sana “yılın iddialı dizisi”!
Aslında olmuyor, patır patır dökülüyor diziler, ünlü oyuncular da kurtaramıyor, yeni fikirler-uygulamalar lazım.
Paramparça da almış Yeşilçam melodramlarını, üstüne de Japon yapımı bol ödüllü bir festival filmi olan Soshite chichi ni naru / Like Father Like Son’ın “zengin aileye geçen fakir ailenin çocuğu” temasını eklemiş, herhangi bir orijinalliği olmayan bir yapım…
Ama diyeceksiniz ki, “sen çok biliyorsun, mis gibi dizi, hem tutmayacak olsa O Ses Türkiye ve Karadayı’nın ardından 3. olur mu hiç”!
Ben de derim ki; ne diziler gördük fırtına gibi başlayan, tozu toprağa karıştıran ama 3-4 bölüm sonra esamesi okunmayan…
Dizinin en saçma önermesi de şu; zengin aileye geçen fakir çocuk eski çizmelerini “daha rahat” deyip giymeye devam ederken fakir aileye geçen zengin çocuk her şeyden mızmızlanıyor, yani hayatı algılama ve şikayet etme durumumuz sosyal şartlar yüzünden değil genetik! Bu durumda marka tutkusundan mustarip milyonlarca Türk genci de birileriyle karışmış olmalı!
Senaristlerin anlamadığı şu; bu dizi 10 yıl önce yayınlansa tutardı ama seyirci bunlara doydu artık, ha, Yeşilçam formülleri hala çalışıyor ama içinde masumiyet saklı olan Ertem Eğilmez tarzı bir şeyler denemek lazım artık.
Yeşilçam’ın en bitmiş melodram formülleriyle hikaye yaz, 10 bölüm sonra olacak şeylerin sinyalini çak, iki ünlü oyuncu koy, yaşlı-genç çatışması ekle-köşk-yalı göster reyting topla… 2-3 bölüm toplarsın, peki sonra?
Dizinin ilk 25 dakikasında iki kişiye ayrı ayrı araba çarptı yahu, ilk bölümün yarısı hastanede geçti, kim evine bu kadar stres-gam-keder-kavga sokmak ister?
MURAT TOLGA ŞEN /
Tüm yazılarını göster