Survıvor Yarışması Gerçek Mi Yoksa Kurgu Mu?
Yalan söyleyecek değilim, ciddi bir sinema yazarı da olsam, TV'ye düşman değilim. Survivor’ı kaçırmaz izlerim, bu benim suçlu zevkim! “Nesini izliyorsun ağabey?” diye sorana da, “görüntü yönetmenliğini beğeniyorum” diyorum. Adalı-madalı, geniş kumsal, deniz manzaralı işler hoşuma gidiyor, tatilde gibi hissediyorum. Lost’u 2. sezonundan sonra sırf bu sebepten bırakmadım!
Tabi eleştiriyorum da izlediğim şeyi… Survivor’la ilgili en büyük tepki, adada tamamen bir kurgu yaşandığı, aslında kimsenin aç susuz kalmadığı, bazı geceler gidip otelde uyudukları ve yapılan yarışmaları Acun’un manipüle ettiği üzerinedir. İzleyenler hep şüphelenir. Hatta önceki Survivor’ın katılımcılarından Merve Büyüksaraç yaptığı açıklamalar nedeniyle Acun’la mahkemelik olmuştu. Haksızlığa uğradığını düşünen Büyüksaraç ciddi ithamlarda bulunmuş ve "Açlık çekmiyorduk; bize yemek veriliyordu. Acın Ilıcalı, kazananı önceden belirleyip bizi yönlendiriyordu. Elemede kimi yazacağımızı ekip söyledi. Mustafa Topaloğlu’nu 10 bölüm gitmeme şartıyla yarışmaya aldılar. Sonuçları açıklayan noterin kim olduğu, SMS’lerin nereye gittiği belli değil.” demişti.
Ne yalan söyleyeyim benim de en büyük endişemdir bu… Geçtiğimiz sezon bu konuda bir yazı yazmış ve yarışmada bazı “ayarlamalar” yapıldığından şüphelenmiştim.
Neden derseniz, Survivor’da ciddi bir karakter kurgusu var. Mesela ilk haftalardan itibaren adanın nefret edilen tipi haline gelen, ortalık karıştıran herkes, Dallas’daki JR. misali sonuna kadar adada kaldı. Nihat Doğan, Taner, Duygu ve şimdi de Turabi… Sadece bu yüzden bile sonuçların rastlantısallığından şüpheleniyorum.
Ayrıca, yarışmalarda ünlüler takımı arayı açtıktan sonra birden gönüllülerin kazanacağı şekilde eşleşmeler yapılması, finale doğru skorun eşitlenmesi sonra ünlülerin kazanan yarışmacılarını hatırlayarak öne sürmeleri ve az farkla kazanmaları… Neredeyse bir Rocky vs. Apollo kurgusu…
Bir de, “çekiyorum, hadi konuşun” diyen bir kameranın önünde konuştuklarını, daha doğrusu dedikodu yaptıklarını çok belli ediyor bu sezonun yarışmacıları. Hele Turabi’nin yüzündeki “hangi kanal bu abi!” dercesine beliren muzip sırıtış yok mu!
Ama büyük bombayı en sona sakladım. Yıllarca lisanslı bir sporcu olarak müsabakalara katıldım (yelken). Bir sporcunun gücünü korumasının/arttırmasının en önemli faktörü doğru beslenme ve düzenli antrenmandır. Malum, adadakiler aç biilaç ama ne hikmetse, yarışma anında az önce bir danayı ızgara yapıp yemiş gibiler! İnanılmaz asılıyorlar yarışlara ki, ekran başında izleyenler de fark edecektir; bu sezonun yarışmaları en formda sporcuyu bile zorlayacak çeviklik parkuru etaplarından oluşuyor. Protein ağırlıklı güçlü bir beslenme programı olmadan, mideleri sırtlarına yapışmış olarak bu yarışları nasıl çıkardıklarını aklım almıyor? Acun bu konuda açıklama yaparsa sevinirim.
Tüm yazılarını göster