DünMedyaradar’da bir tanıtım haberi okudum, şöyle yazıyordu;
“YönetmenliğiniSüleyman Nebioğlu’nun yaptığı, kadrosundaMüjdat Gezen, Gülçin Santırcıoğlu, Nejat Birecik, Sümer Tilmaç, Şafak Sezer, Tamer KaradağlıveSerkan Şengülgibi usta oyuncuların yer aldığı 2010 yapımıYüz Bin Kibrit, TV’de ilk kez bu akşamShow TV’de!”
İlginç!Yüz Bin Kibritdiye bir film ve TV’de ilk kezShow TV’de, 2010 yapımı üstelik…
“Bunda ne var, dizilerden bıkmamış mıydın, bak kanallar sinema filmi yayınlıyor, yine de sana yaranamıyor” diyeceksiniz ama demeyin!
Benim takıldığım nokta başka…
Türk sinemasına düşkünüm, kendimi bildim bileli vizyona çıkma fırsatı bulamayan yerli yapımları dahi izlerim, küçük notlar alırım vs. O yüzden “2010 yapımıYüz Bin Kibrit” filmi bana hiçbir şey çağrıştırmadı, böyle bir film çekilmedi, bundan eminim!
Aynı bültende filmin konusu da yazıyor.
Filmde,Adnan Menderes’i Yassıada’dan kurtarmaya kalkan bir delinin maceraları anlatılıyor. Buradan, 100 bin çöp kibrit bulup bomba yapacak ve bir denizaltı dehlizinden geçerek bombayı Yassıada’da patlatacaklar. O kargaşada Menderes aynı dehlizden kaçacak vs.
“Bu oyuncularla çekilmiş böyle bir hikayeyi izledim ancak onun adıMemlekette Demokrasi Vardeğil miydi yahu!” derken birGooglearaması yaptım ve aydınlandım.Uydunet’in kar yüzünden 56K modemle bağlanıyor gibi hissettirmesine rağmen aradığım bilgiye ulaşmayı başardım!
Uğur Dündar, Ağustos ayındaSözcügazetesindeki köşesinde yazmış; bu film gerçekten de bizim sinemada,Memlekette Demokrasi Varadıyla izlediğimiz film...
Filmin adı, televizyonda gösterirken haşmetli birilerini gücendirmesin diye TV haklarını satın alan kanal tarafından (Uğur Dündaro zaman yazmamış ama anlıyoruz kiShow TV) değiştirilmiş.
Bunun benzeri bir tedirginlik vakası geçtiğimiz yıl, sinema yazarlığı eğitimi verdiğim birAK Partibelediyesinde yaşanmıştı. YönetmenBiray Dalkıran’ı konuşmacı olarak çağırıp öğrencilerimizle buluşturmuştuk, öncesinde de film gösterimi yapılacaktı. Yönetmenin son filmi olduğu içinBana Bir Soygun Yaz’ı tercih etmiştik ancak bu bazı belediye görevlilerinde infiale yol açtı, tam da bu ayakkabı kutusu vakası sonrasına denk geldiği için başlarına iş alacaklarından korktular ve mecburen aynı sinemacıya aitCennetfilmini (internetten indirerek) göstermek zorunda kaldık. Bunu kimseye anlatamazdım, çok üzüldüm ve içime attım. İlk defa burada paylaşıyorum.
Yine de bir filmin adının hangi sebeple olursa olsun değiştirilmesi ayıptır. 70’lerdeki seks furyası sırasında gösterecek film bulamayan bazı sinemalar, oradan buradan toplama parçalarla bir film yapar ona da ayrı isimle afiş basarlardı.Zerrin Egeliler’in falan vardır öyle aynı filminin 3-4 isimle afişe çıkma hali ama buradaki durum bambaşka…
Eğer, gölgemizden bile korkacak hale geldiysek vay halimize! Otosansür, sansürden de beter! Bir filmi asıl adıyla yayınlayamıyorsak hiç yayınlamasak daha iyi…