PKK “tüfek ızgara” şovunu yaptı! Silahları yaktık sırada ne var?

Medyaradar analisti Atilla Akar, PKK’nın sembolik “Silah bırakma” törenini ve muhtemel sonuçlarına dair izlenimlerini yazdı…

ATİLLA AKAR
ATİLLA AKAR atilla.akar@medyaradar.com

Efendim; beklenen oldu. PKK sonunda gayet askeri bir disiplin içinde silahlarını küveti yahut çanak anteni andıran dev bir kazanın içinde “Sembolik” düzeyde de olsa yakmak suretiyle imha etti. Öcalan’ın talimatıyla 15 kadın 15 erkek, toplamda 30 militan sırayla silahlarını ateşe atarak beklenen ilk adımı attılar. Bu teatral görüntüler altındaki tören “Tarihi adım” olarak tanımlandı. Bakalım bu adımlar nereye varacak?..

Ancak öncesinde sanki PKK o günlerde elindeki tüm silahları bırakacakmış, ne var ne yoksa hepsini teslim edecekmiş gibi medyada bir hava yaratıldı. (Medya dedikte bu buluşmaya giden Nagehan Alçı’nın adeta gerilla konseptli o kıyafeti neydi öyle? Bir MEKAP ayakkabısı eksikti!.. Cengiz Çandar’da oradaydı. Kambersiz düğün olur mu hiç? Diğer “PKK Muhipleri Cemiyeti” üyelerini saymayayım en iyisi!) Oysa ne böyle bir durum ne de buna pratik olarak imkân vardı. Önemli olarak olayın sembolik mesajıydı. Bu da şeklen sağlanmış görünüyor.

Güven Sorunu Henüz Aşılmadı!..

Her ne kadar böyle olsa da sonuçta ortada halen bir “Güven sorunu” nun ve “Toplumsal ikna” boşluğunun olduğu anlaşılıyor ki bu da normal. Gelen tepkilere bakarsak toplumda çoğu insan bu girişimin bir “Tiyatro” olduğunu düşünüyor. Böylesi düşünenler ise hemen “Karamsarlık yaymakla” suçlanabiliyor. Bu kestirme ithamlardan vazgeçilse iyi olur. Neyse, herkes için yeni bir durum zaten deyip geçelim bari.

Öyle anlaşılıyor ki bu konuda tek sesli bir toplum bekleniyor. İtirazlar, kuşkular susturulmak isteniyor. “Gerçeği belirleme merkezleri” devleti yeniden dizayn ederken “Gerçek algımızı” da dizayn etmek istiyor. Oysa ki böylesi büyük bir olayda mantıklı - mantıksız soru veya şüphelerin olması gayet doğaldır. Kızmanın alemi yok!..

Erkenden Sevindirik Olmak!

O yüzden hep aklımın bir köşesinde “Birinci Açılım süreci” nde PKK’lıların karşılanışı geliyor. Habur’daki otobüs üstündeki “Hevaller” in bir göbek atmadığı kalmıştı. Gerçi bu seferki en azından organizasyon ve hazırlık olarak farklı ama gene de henüz bitmemiş bir süreç olduğu unutulmamalı. Erkenden “Sevindirik” olmayalım!..

“Barış” a Kim karşı Çıkabilir ki?..

Şüphesiz ki “Barış” ve “Kardeşlik” kelimeleri çok güzeldir. Kimsenin kolaylıkla karşı çıkması beklenemez. Ancak o oranda da yanıltıcı, göz boyayıcı, tavlayıcı birer kelimedir. Birçok suç, ihanet, hançerleme bu kelimelerin ardına sığınarak işlenebilir. O bakımdan halen dikkatli olmakta yarar var.

Diğer yandan hakikaten beynimiz ambale oldu. Misal bunlar için dün PKK ve Apo’ya dair sert tanımlar kullanmaz iseniz neredeyse “Hain” olurdunuz. Bugün gelinen noktada ise tersine kullanırsanız hain oluyorsunuz. Hatta “Sayın”, “Kurucu önder” diye ( Devlet Bahçeli’nin kulakları çınlasın!) hitap etmeniz beklenir. Bu gibi zikzaklı ayrıcalıklar her zaman kıymetli siyasetçilerimizin tasarrufundadır!..

Başımızdaki Terör Belası Hiç Eksilmedi!..

Neyse, kurgulanmış terör belası Türkiye’nin yakasından hiç düşmedi. 12 Eylül öncesi sağ - sol formatlı, kontrollü iç savaş yöntemi ile sonu darbeye varan terör, sonra diplomatlarımıza yönelik Ermeni ASALA terörü, ardından da onun yerini alan, 41 yıldır ülkemizi ve insanımızı hedefleyen PKK terörü. Adeta hiç sonlanmayan bir zincir gibi. Acaba bundan sonrasında ne var? Türkiye apar topar bir yerlere sürüklenmek isteniyor ama nereye?..

Hiç şüphesiz adam teröristte olsa “Ben artık bu yöntemi terk ediyorum, silah bırakmak istiyorum” derse kimse “Hayır bırakma, devam et” diyemez. (Kaldı ki silahların tümüyle teslim edilip edilmeyeceği de meçhul. Ayrıca onlar için silah temin etmekten kolay ne var?) Ancak bunun “Samimiyet” derecesi ve arkasında başka hesapların yatıp yatmadığı da bir o kadar önemlidir. Zaten sorular bu noktada oluşuyor…

Mücadele Biçim Değiştiriyor!..

Lakin burada yanıltıcı bir yan var gibi. PKK ve Apo “Mücadeleyi bıraktık” demiyor. “Ayrı ulus devlet iddiamızdan vazgeçtik” diyor. Zaten uluslararası konjonktürde PKK için uygundur. Tam bu noktada ABD Ankara Büyükelçisi Barrack’ın “Osmanlı Millet sistemi” ni önermesi tesadüf değildir. Bunların sonucunda PKK, mücadelenin mevcut tarihsel evrede şekil değiştirdiğini söylüyor. Bu manada mecburi “Taktiksel geri çekilme” yaşanıyor. Zaten Casene Mağarası’nın silah bırakma yeri tarihsel sürekliliği işaret ediyor) Bu kez arkadan dolaşıp iki puan almayı ümit ediyor olabilirler!..

Ayrıca –şayet göz korkutmak için söylenmediyse- bölge büyük değişimlere gebe görünüyor. Bu yüzden bir savaş sonucu “Güneydoğu’nun tümüyle kopmasını engelleme” amacı hesaplanıyor. (Hatta İsrail’in İran’a saldırmasının bir nedeninin de bu imajı yaratmak olmasından şüpheleniyorum) Bahçeli hep bu söylemi uyarı olarak kullandı.

İki Yol!..

Bu durumda PKK açısından yapılabilecek biri kuvvetli diğeri zayıf ihtimal (Ya da duruma göre ikisi birlikte) iki yol var:

  1. Demokratik Yol: PKK ve Apo çok temkinli gidiyorlar. Asla kışkırtıcı cümleler kurmamaya, ters niyet ve imajlar yaratmamaya özen gösteriyorlar. Bence “Bağımsız, Birleşik, Büyük Kürdistan” hayallerinden asla vaz geçmiş değiller. İleriki bir zamanda “Uygun konjonktür” de ertelenmiş şekilde Apo’nun ve PKK’nın “Demokratik Konfederalizm / Entegrasyon” teorisine uygun, yerinden yönetimli, otonom işleyişli, merkezi devletin müdahale alanın iyice daraldığı, kopuşa hazır bir zemin arayacaklar. Hatta belki de buna bile gerek kalmayacaktır. Zamana yayılmış bir şekilde demografik ve diğer yollarla “sahibinden kelepir ülke” alımı konseptine bile geçebilirler!..
  2. Tekrar Silahlı Yol: bu saatten sonra zor görünse de eğer devlete dayattıkları çizgi istedikleri gibi olmazsa eski biçimiyle olmasa bile yeni bir isim ve terör grubu (PKK’dan ayrılanlar, vb gibi) el altında tutabilirler. Yeni ve daha dar militan kadrolu bir PKK hortlayabilir. Bunlar ara sıra “Zorlayıcı” eylemlere kalkışabilirler. Mücadelelerinin sonucunu ise parlamentoda, şehirlerde, arada sonu şiddete varabilecek, tehditkâr vandalist kitle eylemlerinde arayacaklardır. O kadar ki insanlara “Bunlar keşke dağda kalsalarmış” bile dedirtebilirler.

PKK Her şeyi Şarta Bağlamıştır!..

Öyle veya böyle, silah bırakma niyeti görünürde olumlu ama yanıltıcı beklentilerde yayabilir. O kadar ki, silah bırakma işin ayrıntısı bile kalabilir. Esas olan bundan sonra atılacak adımlardır. Nitekim PKK’da bunu bildiği için sonrasını “Şartlara” bağlamıştır. ( Komisyon kurulması, af, Öcalan’ı baş müzakereci yapma, anayasada hedefe uygun maddeler koydurtma, yeni Türklük tanımı, vb) Zaten tersini beklemek, PKK’nın hiçbir şart öne sürmeden “Haydi barışa” demesi beklenemez. Safça olur!..

Neyse, her şeye rağmen karamsarlık yaymak istemem. Umarım zaten kesinliği olmayan analizimde yanılıyorumdur. Ancak an itibariyle fazla iyimser olmak için en azından şu erken aşamada fazla neden göremiyorum. Umarım sorular giderilir. O ana kadar teyakkuza devam. Bunu planlayanlar umarım her ihtimali hesap etmişlerdir!..

Herhalde Bahçeli’ye 2023’te “Önümüzdeki günlerde çok şey değişecektir, her şey değişecektir. Öyle gözüküyor. İnşallah Türkiye değişmez." dedirten kaygı bu olsa gerek…

Aksi halde yandı gülüm ketenhelva. Umarım bu arada eldeki devletten olmayız!..

12. 07. 2025

Tüm yazılarını göster