Menajerimi Ara ışıl ışıl parlayan sahte bir mücevher gibi...

Menajerimi Ara’nın ilk bölümünü tuhaf hislerle bitirdim. Dizi ışıl ışıl parlayan sahte bir mücevher gibi…

MURAT TOLGA ŞEN
MURAT TOLGA ŞEN murattolga@gmail.com

Star TV’nin, Netflix’te izleyebileceğiniz Fransız Dix Pour Cent, (Call My Agent) adlı diziden uyarlama yeni ve iddialı projesi Menajerimi Ara’nın ilk bölümü Salı akşamı yayınlandı. Diziyi izledim, reytinginin beklediğimden iyi olduğunu da söyleyebilirim ancak tutup tutmayacağı konusunda endişelerim var.

Açıkçası, Menajerimi Ara’nın kusur bulunacak bir tarafı yok. Dizi, Ay Yapım’ın prodüksiyon kalitesini koruyor, konuk oyuncular dahil özenli bir cast çalışması yapılmış ve teknik tarafı da güçlü ama… Bizim seyirci bu diziyi sevmeyebilir ve şiddetle itebilir çünkü Menajerimi Ara, seyircinin bağlandığı şeyi yıkıyor, dizi fabrikasının çalışma metotlarını seyirciyi içeriden bir göze çevirerek ortaya seriyor ve bunlar pek sevimli şeyler değil.

Oyunculara rol ayarlamak, kaşelerini yükseltmek için savaşan rekabet halindeki pohpoh perisi menajerler, oyuncuların genç ve güzel görünmek için katlanmak zorunda olduğu (burası tartışılır) estetik müdahaleler, afişte ve önde olma kavgaları, şişen ve söndürülmek yerine daha da pohpohlanan egolar, şöhretin yükü vs. Bunları ilk bölümde gördük daha doğrusu biz zaten biliyoruz da seyirci şahit oldu diyelim. Bu diziyi izleyen birinin bir akşam sonra izlediği dizide kurulan dünyaya yabancılaşması olası. Seyirci o kadar saf değil elbette ama illüzyonu dağıtmak iyi bir fikir mi, bilemiyorum?

Menajerimi Ara’nın asıl çöktüğü yer, orijinal esere yakın durmak adına yerelleştirme aşamasının tamamen ihmal edilmesi olmuş. Türkiye’de böyle bir ajans yok, böyle oyuncu menajerleri yok. Hollywood tarzı tanrıtip menajerleri izlemek zevkli olabilir ama yerli dizi sektöründe işler çok farklı yürüyor. Rekabet dizide gösterildiği gibi belki de daha fazla ancak etkileşimler ve çatışmalar bambaşka… Orijinaline göre kurulan ilişkiler ve çatışmalar bizde kurulu düzeni yansıtmıyor, alakası bile yok ve bu yüzden hiçbir aksiyon doğal değil, bu da beni diziden uzaklaştırdı.

Her dizi kritiğinde yazmaktan bıktığım süre meselesi bu dizinin de başının belası. Orijinalinin bölüm süresi 55 dakika iken Menajerimi Ara’nın ilk bölümü 134 dakika sürdü. Diziyi TV’den izleyenler için reklamlarla 3 saat! Dizinin hedeflediği AB grubu seyirci bundan nefret ediyor! Süreyi uzatabilmek adına atılan taklalar özellikle genç asistanlar arasındaki sonu gelmez muhabbetler fena baydı, kanal değiştirmemek için kendimi zor tuttum.

Oyunculuklar ilerleyen bölümlerde oturacaktır ama Canan Ergüder’in performansını abartılı, Barış Falay’ınkini karikatür buldum, Fatih Artman ise baya iyi… Asistan Dicle’yi oynayan Ahsen Eroğlu da iyi ama mimiklerinin kontrolden çıktığı bir sürü sahne var. Şunu da yazmalıyım; ilk bölümün izleme sebebini ana cast değil konuk oyuncular verdi. Tuba Büyüküstün kendini oynarken daha başarılı neredeyse bölümün en iyi oyuncusu… Alican Yücesoy da kendisine ayrılan dar alanda kısa paslaşıp gol atmış. Müthiş bir komedi potansiyeli var ve gösterme imkanı bulmuş.

Menajerimi Ara’nın ilk bölümünü tuhaf hislerle bitirdim. Dizi ışıl ışıl parlayan sahte bir mücevher gibi… Aslında harika olmuş diye yazıp bolca övmek isterdim ama dizinin şık olma çabası her şeyden baskın gelince ortaya yapay bir dünya çıkmış. Seyirci bu dünyanın içine girip gezmekten zevk alır mı bilinmez, ilerleyen bölümlerde göreceğiz.

Tüm yazılarını göster