CHP’li isimden dikkat çeken ‘Doğu Akdeniz’ mesajı! ‘Türkiye barışın ana aktörü olmalıdır…’
CHP’li Özgür Karabat, Doğu Akdeniz’in savaşların değil, yeni dünya ekonomisinin merkezi olması gerektiğini vurguladı. Türkiye’nin, 1923’teki kuruluş ilkeleri doğrultusunda barışın ana aktörü olması gerektiğini savunan Özgür Karabat, dünya kaosundan kurtuluşun özgürlük prensipleriyle mümkün olacağını ve Türkiye’nin bu ilkeleri yeniden hatırlatması gerektiğini belirtti.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkan Yardımcısı Özgür Karabat’tan ‘Doğu Akdeniz’ mesajı geldi.
“Doğu Akdeniz, savaşların değil yeni dünya ekonomisinin öncü medeniyeti olmalı” diyen Özgür Karabat, dünyanın içine saplandığı kaos ortamından özgürlük prensipleriyle kurtulabileceğini savundu ve “Türkiye burada, 1923’teki kuruluş ilkeleri ışığında barışın ana aktörü olmalıdır” ifadelerini kullandı.
Özgür Karabat’ın sosyal medya paylaşımı şöyle:
DOĞU AKDENİZ, SAVAŞLARIN DEĞİL YENİ DÜNYA EKONOMİSİNİN ÖNCÜ MEDENİYETİ OLMALI
Dünya, içine saplandığı kaos ortamından özgürlük prensipleriyle kurtulabilir. Türkiye burada, 1923’teki kuruluş ilkeleri ışığında barışın ana aktörü olmalıdır.
İkinci Dünya Savaşı’nda 50 milyondan fazla insan hayatını kaybetmiş, bir daha böyle bir felaketin yaşanmaması için ülkeler Birleşmiş Milletler çatısı altında bir araya gelmişti. Ancak günümüze kadar geçen süre içinde maalesef savaşlar, soykırımlar ve işgaller devam etti.
102’nci kuruluş yıldönümünü kutladığımız Türkiye Cumhuriyeti, pek çok Batı ülkesinden önce demokrasi, laiklik, seçme ve seçilme hürriyeti gibi konularda özgür bir ülke kurulabileceğini 1920’li yıllardan itibaren tüm dünyaya göstermiştir. Darbeler, terör saldırıları ve otoriter zihniyete rağmen Türkiye’nin kuruluş ilkeleri sapasağlam durmaktadır.
Asya, Avrupa ve Afrika’nın kesişim noktasındaki Türkiye’nin başarısı örnek alınsaydı, İkinci Dünya Savaşı’ndaki vahim tabloyla karşılaşılmazdı.
ABD’li başkanlar arasında öne çıkan ve İkinci Dünya Savaşı ile bildiğimiz jeopolitik yapının kurucusu Franklin D. Roosevelt’in, 6 Ocak 1941 tarihinde ABD Kongresi’nde yaptığı Birliğin Durumu (State of the Union) konuşmasında dile getirdiği “Dört Özgürlük” (Four Freedoms) söylemini hatırlatmak isterim
Bu konuşma, İkinci Dünya Savaşı’na katılmadan önce ABD’nin özgürlük, demokrasi ve insan hakları temelinde savunduğu evrensel değerleri vurgulayan tarihî bir manifestodur. Bu dört özgürlük, daha sonra Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne (1948) de ilham vermiştir.
İfade Özgürlüğü: Her insanın düşüncesini serbestçe ifade etme hakkı.
İbadet Özgürlüğü: Herkesin kendi inançlarına göre ibadet etme ya da inançsız olma özgürlüğü.
Yoksulluktan Kurtulma Özgürlüğü: Her ulusun halkına ekonomik güvenlik ve insanca yaşam koşulları sağlayabilmesi.
Korkudan Kurtulma Özgürlüğü: Ulusların, silahsızlanma ve barış yoluyla hiçbir ülkenin diğerini tehdit etmeyeceği bir dünya düzeni içinde yaşaması.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş ilkelerini, Roosevelt’in özgürlük söylemini ve Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ni dünyaya yeniden hatırlatmamız gerekiyor.
Yapay zekâ ile ortaya çıkan ve hiç kimsenin tam olarak öngöremediği yeni ekonomi gerçekleri içinde, dünyanın yüksek olasılıkla karşılaşacağı hızlı ekonomik değişimlere hazırlanırken; bize savaşı getiren değil, dünyayı savaşlardan barışa ulaştıran ilkelere sahip çıkmalıyız.
Dünya, tek adam rejimlerinin yol açtığı acıları birinci ve ikinci cihan harplerinde yaşadı; aynı hataların tekrarlanmaması için insanlık bu kez özgürlük, hukuk ve eşitlik temellerinde birleşmelidir.
“Yurtta sulh, cihanda sulh.”