Efendim; müsaadenizle bugün bende biraz “Pop sosyolog” umuz Ertuğrul Özkök” gibi takılacağım. Kendisine çok özeniyorum. Tabii ben bu konuda onunla aşık atamam. “Background” um, statüm müsait değil. Ne onun kadar gezip görmem, ne maddi imkânım ne de sosyetik “Fashion” müptelası çevrem var. Üç moda markası bile sayamam. Ben kendisi gibi “Militan Chic” yorumları, Marlene Dietrich kıyaslamaları yapamam. Halen semt pazarında kendine ucuz tişört arayan biri olarak!..
Dolayısıyla gözlemlerimde ve hatta kendim ona nazaran hayli “Fakir” kalabilirim. (Gardırobumda müzelik olmuş, şişmanladığım için artık giyilemeyen en az 20 - 30 yıllık pejmürde paçavralar var!) Asortik işler bana yabancı. Hayatımda bir kez defileye gittim. O da gazeteci olarak. (O fit vücutlu, Zeyna gibi manken hatunları yakından gördükten sonra epeyce bir süre sokaktaki kadınlara “Bunlar cüce galiba” gözüyle baktım!) Lakin benimde kendi çapımda birkaç fikir ileri sürmemin sakıncası yoktur sanırım.
Değişim Dış Görünüşle Başlar!..
Peki bir değişim, dönüşüm hareketinin tutup tutmayacağı nereden anlaşılır sizce? Kamuya verdikleri ağır “jargonlu” açıklamalarından mı? Belki. Kendilerine gösterilen “İlgi” den mi? Olabilir. Dikkatle bakarsak daha birçok “İşaret” görebiliriz sanırım. Lakin bana göre asıl emare dışa yansıyan şekilde olsa gerek. Çünkü biçimle tamamlanmayan dönüşümün başarı şansı yoktur ya da olmaz. İllâ ki dış görünümüne yansıyacak!..
Bunun ilk başlarda çok radikal bir sıçrama olması gerekmez. Adım adım, parça parça da gerçekleşebilir. Hele de yıllarca dağlarda, kırsalda dolaşan, mağaralarda yaşayan ve o ortama uygun giysileri ulusal simge kabul etmiş insanlardan birden bir “Dönüşüm” bekleyemezsiniz. O artık kültürel kimliklerinin bir parçası sayılır. Tabii şayet “Barış” sağlanırsa bu çatışmayı hatırlatan ve “Yeni konsept” e uymayan savaşçı giysilere ne olur bilmem?..
Buna “Kıyafet Devrimi” Derler!..
Neyse, efendim ben bu konuya niye sardım? Dün siteler arasında turlarken babaocagi.com sitesinde “Mekap’tan Skechers’a..” başlıklı bir habere rastladım. (Editörüne benden bravo! Hiç gören gözle görmeyen göz bir olur mu?) Haberde PKK militanlarının bazılarının ayaklarında pahalı ayakkabı markası Skechers olduğu söyleniyordu.
Malum, PKK ilk eylem yıllarından beri dağ koşullarına uygun Mekap ayakkabıları tercih ediyordu. (Bir PKK’lıyı nasıl tanırsınız tabii ki Mekap ayakkabılarından!) Şimdi bilemiyorum bir tür eşik ya da sınıf atlama gibi Skechers giyiyorlarsa bir dönüşüm işareti olabilir miydi? Bende işin maddi boyutuna değil bu noktasına taktım. (Tabii ayağında örneğin topuk dikeni var diye doktor tavsiyesi de olabilir mi acaba?) Eğer öyleyse PKK’da değişim ayaklardan mı başlayacaktı acaba? Herkes gibi onlarda mı modaya uyacaktı?..
“Kurucu Önder” Bu Konuda da Önder!..
Lakin “Baş” lar dururken “Ayaklar” ın sözü mü olur? Tabii ki “Kurucu önder” bu konuda da önderliği kimseye bırakmamış görünüyor. O da İmralı’da çekilen videoda Lacoste’un meşhur timsah armalı tişörtüyle görünüyordu. O videodan sonra Lacoste’un o modelinin satış sitelerinde “Tükendi” uyarısı verilmiş ve belli ki stokları eritmiş bulunuyor. (Demek ki bundan sonra PKK’lıları tişörtlerinden tanıyacağız!) Tabii fırsata uygun zamlı fiyatlarla!..
O videoda pek “Sayın Kurucu Önder” imizi epey şık görüyoruz. Lacoste tişört kendisine pek yakışmış. İlaveten gençleşmiş sanki. (Biraz kilolanmış. İmralı’da iyi beslemişler kendisini doğrusu!) Tabii kendisi bunu bilinçli mi yaptı yoksa avukatı, gelen ziyaretçiler ona bunu uygun bulup mu getirdiler bilemem. Fakat her ne olursa olsun dışa yansıyan bir “Fark” oluştu artık. Apo bundan sonra Lacoste’lu imajıyla hatırlanacak herhalde. (Lacoste firması Apo’ya minnettardır sanırım. Ne dersiniz kendisine reklam anlaşması da teklif ederler mi? Yakında kendisini Lacoste reklamı yaparken TV ekranlarında görebilir miyiz?) Eski hali yeni konsepte hiç uymuyordu doğrusu!..
Papyonlu PKK’lılara Rastlayabilir siniz!..
Şayet proje tutarsa kılık kıyafetlerine de yansır mı bilemiyorum. Ama çok şaşırtıcı, akıl almaz manzaralar oluşabilir. Örneğin militanlar dağdan inip TBMM koltuklarında yer alabilirler. (Kimileri “zaten meclisteler” diyebilir ama ben onları kastetmiyorum) O zaman takım elbise, kravatlı, hatta belli davetlerde papyonlu, frak giymiş eski PKK’lılara, plajlarda mayolu, rujlu kadın militanlara rastlarız belki.
Bu hızla giderlerse kendilerini Külliye’de verilen “Cumhuriyet baloları”nda da fraklar giymiş halde (Tabi “Anadolu Federe Cumhuriyeti” ne dönüşmeyip halen klasik manada bir cumhuriyetimiz kalırsa!) görebilecek miyiz acaba? Hatta Apo’yu “En yaşlı üye” olarak “Meclis Başkanı” sıfatıyla o makamda bulur muyuz? Neden olmasın? Düne kadar bunlarda “İmkânsız” idi!..
İşin İronisi Bir Yana!..
Elbette işin ironisi bir yana böylesi bir karara varmak için henüz çok erken. Abarttığıma da bakmayın. Şekil önemli olsa da öz biçimi belirler. Gene de bize bazı ipuçları, bazı soru işaretleri sunar. Şüphesiz onlarda kendi cephelerinden durumlarını değerlendiriyorlardır. Şayet özde bir değişim yoksa biçimle nereye kadar? Defile tertipleyecek halleri yok sanırım. Neyse, önemli olan zihniyetin değişmesi diyeyim bari siz anlayın. Zaten sıkıntı çıkarsa orada çıkar!..
Biliyorum. Bunlar çok fazla ağır gelebilir sizlere. Ama işin varabileceği noktalardan biri bu mu acaba? Bunu bakış açınıza göre bir “Felaket” olarak da görebilirsiniz “Hayırlı” bir gelişme de. “Önemli olan terörün bitmesi” de diyebilirsiniz yahut bildiğimiz “Cumhuriyet’in sonu” da. Her ne olursa olsun bunun modaya, günlük giyim kuşam alışkanlıklarına, siyasete yansıyacağımdan eminim. Bunlar daha “Antrenman” bile sayılamaz!..
Ne dersiniz, siyaset yazmayı bırakıp “Moda yazarlığı” na mı başlasam acaba?..
14. 07. 2025